top of page

Güncel Kültür

Sanat, edebiyat, sinema, tiyatro, müzik ve daha fazlası burada. Kültürel gelişmelerden haberdar olmak, sanat dünyasındaki yenilikleri keşfetmek ve en güncel etkinlikleri takip etmek için doğru adrestesiniz. Ünlü isimlerle yapılan röportajlardan sergi ve festival haberlerine, kültürel mirasımızdan dünya sanat sahnesine kadar geniş bir yelpazede haberleri sizlere ulaştırıyoruz.

image.png

Myanmar depreminin kültürel mirasa etkileri

image.png

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
02.04..2025

 

Son günlerde Myanmar'da yaşanan yıkıcı deprem, Myanmar'daki ve hatta Tayland'daki kültürel mirasa ciddi zararlar verdi. Richter ölçeğine göre büyüklüğü 7,7 olan yıkıcı depremin etkileri sadece sıradan binalarla sınırlı kalmadı. Raporlar, yalnızca Myanmar'da yaklaşık 3 bin binanın hasar gördüğünü gösteriyor. Bunların arasında 150 cami ve pagonun bulunmaktadır. Ayrıca komşu ülke Tayland'da Bangkok'taki WatPho Tapınağındaki ünlü yatan Buda heykelinin üzerinde bir çatlak oluştuğu da belirtildi.

Son birkaç gündür dünyanın en güçlü depremlerinden biri Myanmar'ı vurdu. Richter ölçeğine göre 7,7 büyüklüğündeki yıkıcı deprem, hem Myanmar'da hem de Tayland'da büyük can ve mal kaybına ve kültürel miras alanlarına zarar verdi. Myanmar hükümeti depremden zarar gören yaklaşık 3 bin binadan 150 cami ve pagonun zarar gördüğünü kaydetti.

image.png

Sosyal medyada dolaşan fotoğraflara göre, geçen hafta sonunda Myanmar'ı vuran yıkıcı deprem, ülkenin mirasına ve dini mekanlarına büyük zarar verdi. Zararın en büyük kısmı, özellikle kültürel miras alanlarını etkileyenler, Mandalay şehrine ve çevresine verildi. Bunun nedeni Mandalay'ın ülkenin en büyük ikinci şehri olması ve birçok antik manastır ve saraya ev sahipliği yapmasıdır. Şehirde XIX yüzyılda inşa edilen tarihi kraliyet sarayının bir kısmının hasar gördüğü konuşulur. Ayrıca Mandalay'ın güneybatısında bulunan 200 yıllık Me Nu Tuğla manastırı yıkıldı. Mandalay'ın güneydoğusundaki önemli bir Budist ibadet yeri olan Shwe Sar Yan Pagodası’nda kulenin çöküşünü gösteren bir video yayınlandı. Şehrin batısındaki beş katlı New Masoeyein manastırı da çöktü. Ülkenin başkenti Naypyitaw'daki hasarlı pagodalar da basına yansıdı.

image.png

Depremden sonra Dünya Anıtlar Fonu, Myanmar ve komşu ülke Tayland'dan kültürel mirasa verilen zarar hakkında bilgi toplamaya devam ettiğini belirten bir bildiri yayınladı. Bangkok'taki Wat Pho Tapınağı'ndaki ünlü yatan Buda heykelinin de bir miktar hasar aldığı ve çatlaklar oluştuğu haberi WMF tarafından doğrulandı. Ancak, tam etkiyi anlamak için daha fazla değerlendirmeye ihtiyaç olduğunu açıkladı.

Kaynak:https://www.karar.com/kultur-sanat-haberleri/myanmar-depremi-kulturel-mirasi-da-vurdu-1946861
 

Bahar kültürel ve sanatsal etkinliklerle doludur

Sergilerden festivallere, sinemaya; milliyet sanat dergisi, "sanat dünyasına bahar geliyor" Nisan sayısında sanatseverleri coşku dolu farklı bir sanatsal yolculuğa çıkarıyor. Yolculuk, kapaktaki kırk dördüncü İstanbul Film Festivali'nin coşkusuyla başlıyor. Yolculuk, Hüsamettin Koçan sergisinden Haruki Murakami'nin gizemli dünyasına doğru devam eder.

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
01.04..2025

 

image.png

Milliyet sanat dergisinin kapağı, 11-22 Nisan tarihleri arasında gerçekleşecek kırk dördüncü İstanbul Festivali'nin ikonik filmlerinden biri olan "Cherbourg Şemsiyeleri / Les Parapluies de Cherbourg" ile süsleniyor. Festivalin ayrıntılı programına yanı sıra 139 uzun metrajlı filmden oluşan festivalde gösterilecek filimlerden bir seçki olduğu için okuyucular film haberlerinden haberdar olacaklar. Ayrıca derginin sayfalarında ve Festival Direktörü Kerem Ayan ile söyleşi yer alır. Derginin sayfalarında, yönetmen olarak yolculuğundan bahsedecek olan Berlin Film Festivali'nden Altın Ayısı ödülü sahibi Dag Johan Haugerud ile özel bir röportaj da yer alır. Hogrod'un altı filmden oluşan özel koleksiyonuyla kırk dördüncü İstanbul Film Festivali'ne konuk olacağı yer. İstanbul Film Festivali ile ilgili tüm bu özel haberlerin yanı sıra Berlin Film Festivali'nin yankıları, Vuslat Saraçoğlu'nun ödüllü filmi "bildiğin Gibi Değil", ve Gene Hackman'ın "Missisipi Yanıyor" yapımı da yer alır.

Yeni kitaplar

 

Sinema ve filmlerden sonra Plastik sanatlar ve sergiler Bölümü. Bu bölümdeki ilk konuk Türkiye İş Bankası İktisadi Bağımsızlık Müzesi olacak. Müzenin katılımı ile ilgili makalede, Müzenin ülkemizin milli iktisat Tarihi birikimini toplumla paylaştığı vurgulandı. Bu bölümde, Hüsamettin Koçan'ın "Gölgenin Arkasındaki" sergisinin mercek altına alınması dikkat çekicidir. Bu sergide Bayburtlu kadınları geleneksel yapımlarını özgün sanatsal dille harmanlıyor. Sergilerle ilgili makalelerin yanı sıra çeşitli sanatçılarla özel söyleşiler da var. Aynı zamanda, çeşitli sanat projelerine vurgulanıyor. Bu dikkat çeken röportajlardan biri de Nisa Savaş ile vizyon sanat platformunun yeni projeleri hakkında yapılan röportaj. Sergilerle ilgili konuşma bitmedi. Seçkin Pirim'in "Günübirlik İnşa" sergisi ve Belkıs Balpınar'ın "Zamanla Dokunanlar" sergisi hakkında detaylı makalelerle sanatseverlerin olacağı yer. Şimdi Sahne Sanatları Bölümünde sergilenecek eserler ile. Yönetmenliğini toğrul Tülek'in üstlendiği, oyuncuları Seda Türkmen, Neriman Uğur ve Ümmü Putgül'ün seslendirdiği "Kutsal" oyununun tartışma yer alıyor. Oyunun annelik kavramına odaklandığına dikkat edilmelidir. "Kutsal" oyununun yanı sıra Seçkin Selvi, Şahika Tekand'ın "Ölüyor Mu Ne" oyununu sayfalara taşırken Onur Şimşek, "Oyun Hafızası"na düşülen notlarla tiyatro dünyasının nabzını tutuyor. Öte yandan, edebiyat dünyasına yapılan yolculukta ise, Haruki Murakami'nin "gizemli kahramanların yalnızların romancısı" dünyasına bir giriş yapılır. Ve dünya edebiyatından Hint edebiyatına yer var. Okuyucuların Hint edebiyatının sayfalarıyla buluşacakları yer. Aslı Perker, son kitapları " Kaybedilen Bütün Savaşlar"la 'Bahriyelisi' ni okuyucuların karşısına çıkacak. Ayrıca ilginç bir röportajı olacak. son olarak, Yavuz Ekinci “Aziz” adlı eserini Milliyet Sanat’a anlatıyor, Charles Dickens Müzesi’nin kapısı çalınıyor.

Podcast’in hikâyesi
Müzik olmadan sanat olamaz. Yani dergide müzikle ilgili öne çıkan sayfalar var. Anadolu müziğinin sahnede yükselişi ve SoHFest mercek altına alınacak. “Fiziksel sınırların ötesinde birleşen bir dünya” temasıyla müzik kültürüne yeni bir bakış sunulurken Kıbrıslı müzisyen İnal Bilsel’in masalsı müzik yolculuğu okuyuculara ilham verir. Tüm bu farklı sanat Haberlerin yanı sıra dergide yapay zekaya da yer var. Yapay zeka ve dünyadaki rolü göz ardı edilemez. Dolayısıyla dergide yapay zeka ve telif ödemeleri hakkında devam eden tartışmaları taşıyan özel sayfalar var. Son olarak dergide merak kabineleri adlı bir podcast hikayesine yer var. Gülşah Akın ve Ayça Bayrak'ın geçtiğimiz yıllarda yaptıkları radyo programı Müze sohbetlerinden doğan fikir büyük beğeni topladı.

Kaynak:https://www.milliyet.com.tr/kultur-sanat/baharda-festival-coskusu-7341696
 

Zeugma Mozaik Müzesi Bayramı kutlur

image.png

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
31.03.2025

 

Sanatçı Volkan Konak'ın ölümü herkesi şoka soktu. Sanatçı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde konser verirken sahnede hayatını kaybetti. Bu üzüntü durumunda müzisyen Fazıl Say, usta sanatçının ölümünden sonra bir mesaj paylaştı.
Usta sanatçı Volkan Konak'ın vefatının ardından piyanist Fazıl Say sosyal medya hesabından bir mesaj paylaştı.
Fazıl Say' ın paylaştığı mesajın içeriği şöyleydi: "Değerli müzisyen Volkan Konak’ın ani vefat haberi tüm Türkiye’yi yasa boğdu. Memleketini çok seven, sözünden hiç çekinmeyen, mert bir insandı. Tüm sevenlerine sabırlar dilerim. Işıklarda uyusun sevgili Volkan Konak. Çok genç, daha yaşayacak ne çok şey vardı. Ölümünün Kıbrıs’ta verdiği bir konser sırasında sahnede kalp krizi geçirmesi sebebiyle olduğunu yazılanlardan anlıyoruz" dedi.

Kaynak:https://haberglobal.com.tr/kultur-sanat/fazil-saydan-volkan-konak-mesaji-434050
 

Sanatseverler, sahibi Ece Clarke'nin "Görünmezin yakalanışı" sergisi ile Paris'te olacak. Londra'da yaşayan sanatçı resim, Gravür ve heykel alanlarında uzmanlaşmıştır. Sergi, 2-12 Nisan tarihleri arasında Paris'te kapılarını halka açacak.

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
30.03.2025

 

Ece Clarke ve Niyazi Toptoprak Sergisi Paris’te

image.png

Açılışa Clarke ile birlikte sanatçı Niyazi Toptoprak da katılacak. Sanatçı yaklaşık 150 kişisel resim sergilediği ve sayısız karma sergiye eser sunduğu için Niyazi en önemli ressamlardan biridir. Sergiyle ilgili açıklama yapan Clarke, dayısı olan Niyazi'nin 32 yağlıboya tablosunun sergileneceğini, bunun yanında çeşitli eserlerinden elliye yakın eserinin sergileneceğini söyledi.

image.png

Akrabalar Sergisi: Dayı ve Yeğenin Buluşması

Clarke'nin eserlerinin temaları varoluşun gerçekliği, bilim, evren, doğanın unsurları ve doğal olarak oluşan formlar etrafında döner. Clarke, çalışmalarıyla ilgili yaptığı açıklamada şunları söyledi: "Çalışmalarımın bir kısmı mıknatıslarla panellere tutturulmuş işlenmiş üstlerine teller dikilmiş kağıtlar. Normalde resim alanında kullanılmayan malzemelerin birbirileri ile uyumunu araştırdığım ama renkleri bir yana bırakmadığım işler. Çalışmalarım tıpkı dayım Niyazi Toptoprak gibi doğaya dayanmakta."

image.png

Paris sergisi, Clarke'nin çalışmalarının ilk sergisi değildir. Sanatçı, daha önceki yıllarda motiflerden esinlenen eserlerini Göbeklitepe'de, önce Viyana'da, sonra Londra'da sergiledi. Sergiler"Göbeklitepe Zamanın İzleri" başlığı altındaydı. Paris sergisinde Göbeklitepe ile ilgili eserleri de yer alacak.

image.png

Clarke, “Serginin bir bölümünü tekrar Göbeklitepe çalışmalarıma ayırdım. 12 bin yıl önce yaşamış olan yurttaşlarımın eserlerinin büyüleyiciliği ve zihinde yarattığı birçok soru bana ilham kaynağı oldu.” dedi.

Kaynak:https://www.aydinlik.com.tr/haber/dayi-yegen-bulusmasi-ece-clarke-ve-niyazi-toptoprak-pariste-517797
 

Behiç Ak'ın sergesi:  Asıl sansür, görmemek

Behiç Akın, cumhuriyet gazetesinin değerli çizerlerinden biri olarak kabul edilir. Planlandığı gibi sanat ve karikatürler severler Ankara karikatür atölyesinde Behiç akın'ın eserleriyle buluşacak. Sergi, Mart ayının yirmi sekizinci gününden Nisan ayının yirmi birinci gününe kadar ziyaretçilere açık olacak. Sergi özellikle karikatür severler tarafından kaçırılmaması gereken bir fırsat.

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
29.03.2025

 

image.png

Yirmi sekizinci tarih ile Mart-yirmi birinci Nisan tarihleri arasında yapılması planlanan Ankara karikatür sergisi'nde karikatürseverler, Cumhuriyet gazetesinde çalışan önemli karikatüristlerden ressam Behiç akın'ın eserleriyle randevu alacak.Önce Ankara'ya olan aşkından bahseden AK, bu sergiyi kentle ve karikatür severlerle güçlü bir ilişki kurma fırsatı olarak değerlendirdi. İkincisi, bu sergide AK, karikatürlerden dolayı insanları güldürerek neşe getirmenin yanı sıra, resimlerinde zekice düzenlenmiş bir hayal gücü aracılığıyla da düşünmelerini sağlamak için çalışmalarıyla uğraşır.

Politikanın sosyal boyutu ile ilgili olduğunu bu yüzden kendini sansürlemediğini söyleyen Ak, “Asıl sansür, görmemek. Bir şeyi çiziyorsunuz ama karşındaki kişi bunu görmüyor, korkunç olan da bu. Çocukluktan itibaren bireylerde, topluma uyum sağlamaktan kaynaklanan, uyumsuzluklardan kaçan, kötü gören ve kurtulmaya çalışan kültürel bir ajanda var. O ajandaya teslim olmuş bireyler gerçeği görmemeye başlıyor. Sanat, gündelik gerçeklerin örttüğü şeyleri ortaya çıkartmak ve kişiyi kendi uyumsuzluklarıyla barıştırmak için var aslında” dedi. 

 

 

Ve konuşmasında Ak'ye uyumsuzluktan beslendiğini söyledi. Toplumdaki tüm sistemler uyumu teşvik ederken mizahın toplum ile birey arasında uyumsuzluktan yola çıkarak bir fark yarattığını da sözlerine ekledi. Her zaman yapmaya çalıştığı şeyin bu olduğuna dikkat çekti.
AK kendini bir şifre kırıcı olarak tanımlıyor. Konuşmasına şu sözlerle devam etti: Günlük yaşamın gerçeklerinden memnun olduğunuzda özgünlüğe ulaşamazsınız; Sadece pragmatik bir düzlemde kalırsınız. O ekledi; Bu şifreleri kırmamız gerekir. Mizahın bu yönünü kullandığını belirtti.
Son olarak AK, karikatür sanatının öneminden ve terapötik rolünden bahsederek sanatın hem kişiyi hem de karşısındakini iyileştirdiğini açıkladı.

 

Kaynak:https://www.cumhuriyet.com.tr/kultur-sanat/behic-akin-karikatur-sergisi-baskentte-acildi-asil-sansur-gormemek-2314084

 

UYUMSUZLUKLA BARIŞ

ŞİFRE KIRMA

Devlet tiyatroları: Bilet fiyatlarında %70 artış

image.png

Yirmi yedinci Mart'a denk gelen Dünya Tiyatro Günü kutlamaları Türkiye'de olağandışıydı. Devlet tiyatroları için bilet fiyatlarında yüzde 71 artışla yüzde 371'e yükseldiği ortaya çıktı. Kültür Sanat-Sen, bu artışa bağlı tepkilere yanıt olarak yorum yaparak asgari ücretin yüzde 30 arttığını söyledi. " Enflasyon baz alınarak yapılan maaş zamları devlet tarafından sunulan hizmetler için uygulanmıyor."

Devlet tiyatrolarının (DT) oyun biletler fiyatları yüzde 71 artarak yüzde 371'e yükseldi. Bu haber yirmi yedinci Mart'ta yayınlandı; Bu da Dünya Tiyatro Günü'ne denk geliyor. Bu haber özellikle Nisan ayının 2'sinden sonra gösterilecek oyunların biletlerinde önemli bir artış görülmesi büyük tepkilere neden oldu. Düşük bilet için en düşük fiyatın 70 lira, en uygun tam bilet fiyatının ise 115 lira olması dikkat çekicidir.
Devlet tiyatrolarındaki; oyunları bilet fiyatlarındaki bu artışlar 2 Nisan'dan itibaren geçerli olacak. Artışlar şu şekilde gerçekleşiyor: ilk olarak düşük bilet fiyatı 120 liraya çıkacak.Tam bilet fiyatı 200 lira olacak. Bu biletlerin fiyatlarında yaklaşık yüzde 70'lik bir artış var. İkincisi, bazı oyunlar için birinci kategorinin düşük bilet fiyatı 520 liraya çıkacak. Ayrıca tam biletin fiyatı 700 liraya çıkacak.
Zamma tepki gösteren KESK’e bağlı Kültür Sanat ve Turizm Emekçileri Sendikası (Kültür Sanat-Sen) yaptığı açıklamada “Asıl görevi dezavantajlı toplum kesimlerine ucuz ve kaliteli sanatın ulaşmasını sağlamak olan ödenekle sanat kurumlarının piyasacı bir bakış açısıyla fahiş bilet fiyat artışı kabul edilemez. Kamu sözcük anlamı olarak halk demektir.
Halka verilen hizmetler devlet organizasyonu eliyle tüm topluma ücretsiz olarak sunulması gereken hizmetlerdir. Bu fahiş fiyat artışının derhal geri çekilmesi gerekmektedir” dedi. Kültür Sanat-Sen, asgari ücrete yıllık yüzde 30, kamu emekcilerine altı aylık yüzde 11.54 zam uygulandığını hatırlatarak, “İşçi ve memurlar için hedeflenen enflasyon baz alınarak yapılan maaş zamları devlet tarafından sunulan mal ve hizmetler için uygulanmamaktadır” ifadelerini kullandı.

Kaynak:https://www.karar.com/kultur-sanat-haberleri/devlet-tiyatrolarindan-oyun-biletlerine-yuzde-70-zam-1945879
 

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
28.03.2025

 

Richard Wagner'in başyapıtı Uçan Hollandalı'nın İstanbul Devlet Opera ve Balesi(İDOB) sahnelendi. Dün gece seyirciler, şef İbrahim Yazıcı'nın gözetiminde ve Der Holländer karakterlerin en iyi yorumcularından biri olan letonyalı basbariton Egils silins'in katılımıyla Uçan Hollandalı operasının tadını çıkardılar.

Uçan Hollandalı

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
28.03.2025

 

image.png

Opera severler dün gece Uçan Hollandalı operasıyla randevudaydılar. Gösterinin sahnelenmesini İstanbul Devlet Opera ve Bale denetledi. Bu opera, Richard Wagner'in bir başyapıtıdır. Opera, şef İbrahim Yazıcı yönetiminde ve Der Holländer karakterinin en iyi yorumcularından biri olan Letonyalı basbariton Egils silins'in katılımıyla sahnelendi.Operayı görmeye gelen insan sayısının örgütsel nedenlerden dolayı az olması dikkat çekicidir. Opera, gösterinin başarısına katkıda bulunan bir grup seçkin sanatçı tarafından sunuldu. Roller aşağıdaki gibi dağıtıldı: Egils Silins’e; “Senta” rolünde Evren Ekşi; “Daland” rolünde Göktuğ Alpaşar; “Erik” rolünde Efe Kışlalı ;“Mary” rolünde Deniz Likos; “Der Steuermann” rolünde Berk Dalkılıç ve Volkan Akkoc yönetimindeki koro ellerinden gelenin en iyisini yaparak sanatçılara başarıyla eşlik ettiler.Gösterinin sonunda şef İbrahim Yazıcı, silins'e olan hayranlığını şöyle dile getirdi: tek kelimeyle harikaydı. Ve hem şefi hem de yanındaki solistleri yönetebilen çok sanatsal bir adam olduğunu da sözlerine ekledi. Aynı zamanda şarkı söylemeyi bilen ama sesinin güzelliğini âşık olmayan bir insan, partisyona son derece sadık. Ve gelmesinin iyi olduğunu, onunla çalışmamızın iyi olduğunu söyleyerek bitirdi. Gerçek bir Wagner yorumcusu. Yazıcı'nın işi çok iyi yönettiğine dikkat edilmelidir.

Kaynak:https://www.cumhuriyet.com.tr/kultur-sanat/ucan-hollandaliyi-muhtesem-bir-yorumcudan-dinledik-2313690
 

İran'da İlkler Gerçekleşiyor: Picasso Sergisi Açılıyor!

İran'da ilkler gerçekleşmeye devam ederken Pablo Picasso'nun eserlerinin bulunduğu ve yaklaşık 30 yıldır bir kasa tutulan eserler ilk kez tanıtıldı.

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
27.03.2025

 

image.png

Tahran’daki bu müze de 1979’daki İslam Devrimi’nden bu yana sergilenememiş olan dört bin kadar modern sanat eseri ve 26 ikonik Picasso eserini ilk kez halkla buluşturacak. Sergi, Picasso'nun yaşamının farklı evrelerini yansıtan “Bir Adamın Portresi”, “Savaş Çığlığı” ve “Acının Yankısı” gibi önemli eserleri içeriyor.

11 Mart’ta açılan sergide, Picasso’nun boğa güreşine ve İspanyol kültürüne duyduğu ilgiyi anlatan 1957 tarihli “Tauromachia” serisinden 12 sulu boya baskı yer alıyor. İran’da daha önce hiç sergilenmemiş olan bu eserler, boğa güreşi arenasındaki hareketi ve yoğun duyguları gözler önüne seriyor. Sergide ayrıca, sanatçının yaratıcı ve deneysel yaklaşımını ortaya koyan “Ressam ve Modeli” ile “Ağlayan Kadın” gibi önemli yapıtlar da görülebiliyor. Bu özel koleksiyonu 20 Nisan’a kadar keşfetme fırsatları var belki daha sonra yeniden kasalara kaldırılabilir.

Kaynak:https://bktmhaber.wixsite.com/bktm-haber/post/i-ran-da-yasaklar-kalk%C4%B1yor-picasso-sergisi-a%C3%A7%C4%B1l%C4%B1yor

27 Mart Dünya Tiyatro Günü. Bu günün kutlamaları kapsamında çeşitli etkinliklerin yapılması bekleniyor.

Dünya Tiyatro Günü

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
27.03.2025

 

image.png

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve kültür örgütü (UNESCO) tarafından kurulan Uluslararası Tiyatro Enstitüsü'nün girişimiyle "Dünya Tiyatro Günü" 1961'den beri resmen kutlanıyor. Farklı ülkelerde çeşitli etkinlikler düzenlenmektedir. Bu kutlamaların ve Dünya Tiyatro Günü'nün özel programlarının amacı, tiyatro ile seyirci arasındaki bağı güçlendirmek ve ayrışan oyunları tiyatrocularla buluşturmaktır.

Dünya Tiyatro Günü kutlamalarını birbirinden ayıran şey, uluslararası Dünya Tiyatro Günü'nün bildirgesidir. Bu bildirge, uluslararası başarıya ulaşmış bir tiyatro oyuncusu, yönetmen veya yazar tarafından yazılıyor. Bu metin 20'den fazla dile çevriliyor ve birçok gazetede yayınlanıyor. Ayrıca, dünyadaki gösterilerden önce birçok tiyatro grubu tarafından okunur.

Dünya Tiyatro Günü kutlamalarında kaleme alınan ilk Evrensel Bildirgenin 1962 yılında Fransız şair, oyun yazarı, romancı, film yönetmeni ve görsel sanatçısı Jean Cocteau tarafından kaleme alınması dikkat çekicidir. Bu yıl, birinci Dünya Evrensel Bildirgenin yönetmen, yazar, genel sanat yönetmeni ve Uluslararası Olimpiyat Komitesi başkanı Theodoros Terzopoulos tarafından imzalanmasından sonra; Gazeteci, yazar ve eleştirmen Hayatı Asılyazıcı, Uluslararası Bildirgesi yazdı.
Dünya Tiyatro Günü kutlama programı çerçevesinde devlet ve şehir tiyatroları tarafından gerçekleştirilecek kutlama programının yanı sıra özel tiyatroların da bazı etkinliklerle kutlamayı canlandırması planlanıyor.


TİYATRO ETKİNLİKLERİ

İstanbul Devlet Tiyatroları'nda sahnelenecek ve halk tarafından ücretsiz izlenebilecek tiyatro eserlerinden bazıları şunlardır: Mecidiyeköy Büyük Sahne'de "Meddah ve Cellat", Mecidiyeköy Stüdyo Sahne'de "Mumyalar", Üsküdar Tekel Sahnesi'nde "Medea Material", Üsküdar Stüdyo Sahne'de "Parmak", Garibaldi Salon 2'de "Hepyek".  
İstanbul Büyükşehir (İBB) Şehir Tiyatroları ise ÜCRETSİZ olarak gibi bazı eserler sunacak, Onlar: "Hamlet" oyununu Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi, "Fosforlu Cevriye" Ümraniye Sahnesi, "Cadı Kazanı" Kağıthane Sadabad Sahnesi, "Godot Geldi" ise Üsküdar Kerem Yılmazer Sahnesi. 
Çeşitli tiyatro gösterileri ile birlikte; Yapımın sponsorluğunu üstlenen Enka Sanat'ın, Türk tiyatrosunun önemli isimleriyle ilgili belgeselleri ücretsiz olarak sanatseverlerin beğenisine sunması planlanıyor.
Ve Anka'nın sunacağı önemli belgesellerden sıralayabiliriz: 
Genco Erkal'ın otobiyografik nitelik taşıyan belgeseli "Genco", Yıldız Kenter'in kişiliğini, hayata ve tiyatroya bıraktığı izleri anlatan "Caniko" ve Türk tiyatrosunun önemli yönetmenlerinden Işıl Kasapoğlu'nun dopdolu geçen sanat hayatını anlatan "Anlatmadan Yapamam" bugün ENKA Oditoryumu'nda sahnelenecek.

 

Kaynak:https://www.cumhuriyet.com.tr/kultur-sanat/dunya-tiyatro-gunu-etkinliklerle-kutlaniyor-2313259

 

Picasso İran'da

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
27.03.2025

 

image.png

İran'da ilk kez Pablo Picasso'nun eserlerinden oluşan halka açık bir sergi seyircinin önünde gerçekleşir. Ünlü İspanyol sanatçının eserlerinin otuz yıldan fazla bir süredir kasada saklı kaldığını belirtmekte fayda var.

İspanyol sanatçının eserleri Tahran Çağdaş Sanat Müzesi'ndeki (TMoCA) bir sergide sergilenir. Sanatçının yirmi altı yaratıcı eseri sergilenecek. Sergilenen eserler Picasso'nun yaşamının farklı dönemlerini kapsar. Sergilenen eserler arasında "Bir Adamın Portresi", "Savaş Çığlığı"ve" Acının Yankısı" yer alır. Picasso'nun eserleri, yaklaşık dört bin eserden oluşan Tahran'daki müzenin muhteşem modern sanat koleksiyonunun bir parçası. Bu eserlerin çoğunun 1979'daki İslam Devrimi'nden bu yana halkın gözünden uzak kaldığı unutulmamalıdır.

İlk olarak, halk, Mart ayının onbirinci gününden Nisan ayının yirminci gününe kadar İran'daki türünün ilk sergisinin etkinliklerinden haberdar olacak. Sergide yer alacak ispanyol sanatçının eserlerine dönersek; Picasso'nun 1957'de çizdiği ve boğa güreşine ve ispanyol mirasına olan hayranlığını yansıtan koleksiyon "Tauromachia" serisinden on iki suluboya baskıdan bahsediyoruz. İran'da ilk kez sergilenen bu karmaşık baskılar, boğa güreşi arenasının dramını ve yoğunluğunu yansıtıyor. Suluboya baskıların yanı sıra" Ressam ve Modeli "ve"Ağlayan kadın" olmak üzere iki parça da bulunmaktadır. Bu farklı kreasyonlar Picasso'nun tavizsiz yeniliğini vurgulamak için ortaya çıkar.

Kaynak:https://www.milliyet.com.tr/kultur-sanat/irandaki-picassolar-depodan-cikti-7338457
 

Sessiz Tanıklar: Sanat Dediğin Budur!

Ressam ve fotoğraf sanatçısı Selman Uzun, tuval üzerine akrilik teknikle yaptığı eserlerinden oluşan “Sessiz Tanıklar” temalı resim sergisini geçtiğimiz günlerde SANKO Sanat Galerisi’nde sanatseverlerle buluşturdu.

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
27.03.2025

 

image.png

Selman Uzun, sanatın paylaşıldıkça güzel olduğuna vurgu yaparak, "Yaşadığımız duyguları sanatseverlerle buluşturmanın heyecanı içerisinde olduğum ‘Sessiz Tanıklar’ temalı sergimde doğada fotoğraflamış olduğum belgesel çekimlerimi çıkış noktasıyla tuvalimde yorumluyorum" dedi.

Uzun, doğanın içerisinde bulunup canlılarla temas hâlinde olmanın ve onların yaşam koşullarını belgelemenin kendisi için çok kıymetli olduğunu belirterek “Kendimi doğanın sessiz tanıklarına adadım” dedi.

Sessiz Tanıkların Sanatçısı

Selman Uzun, Trabzon Sotka’da doğdu, Trabzon Lisesi Resim Bölümü’nün ardından Karadeniz Teknik Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Görsel Sanatlar Öğretmenliği Bölümü’nden onur derecesiyle mezun oldu. Yedi kişisel sergi açan Uzun, yurt içi ve yurt dışında 345 karma sergi ve fuara katıldı. Özel koleksiyonlarda eserleri, resim ve fotoğraf dalında İki ödülü bulunan sanatçı, ayrıca birçok belgesel hazırladı. Yerel ve ulusal kanallarda temsilcilik, haber müdürlüğü ve sanat yönetmenliği yapan sanatçı, Trabzon’daki stüdyosunda çalışmalarının yanı sıra, Trabzon kuşları üzerine belgesel çekimlerine devam etmektedir.

Kaynak:https://bktmhaber.wixsite.com/bktm-haber/post/sessiz-tan%C4%B1klar-sanat-dedi%C4%9Fin-budur

Darülbaday Türkiye'de turneye çıkıyor 

image.png

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
26.03.2025

 

İstanbul şehri tarafından " Büyük Türkiye Turnesi" başlığı altında düzenlenen Şehir tiyatrosu'nun 110. yıl dönümü kutlamaları çerçevesinde gösteriler, Ankara'da gerçekleştirilen "Savaş ve Barış" oyununun performansıyla devam ediyor.

Büyük Türkiye Turnesi etkinlikleri kapsamında tiyatro gösterilerinin devam etmesi ile birlikte. Türkiye'nin yedi bölgesini ve onlarca şehrini kapsaması beklenen tur, etkinliklere katılan şehirler listesinde ikinci şehir olan Ankara'ya geldi. Oyun Ankara'daki kapalı gişede sahnelendi. Yirmi üç Mart Pazar günü, Lev Tolstoy'un yazdığı, Eva Mahkovich'in uyarladığı, Aslı Önal'ın çevirdiği, Alexandar Popovski'nin yönettiği oyun, Ankara Etimesgut belediyesi 100. yıl Cumhuriyet kültür merkezi'nde sahnelendi.
Oyun, dekoru, kostümleri ve oyunculuğuyla seyirciyi zaman yolculuğuna on dokuzuncu yüzyıl Rusya'sına taşıdı. Ve bu homojen karışım nedeniyle oyun seyirciler tarafından büyük beğeni topladı. Oyunun sonunda Genel Sanat Yönetmeni Ayşegül İşsever, “Eski adıyla Darülbedayi, Güzellikler Evi tam 110 yaşında. Bu kucaklaşma çok beklenen bir kucaklaşmaydı. Bizi yalnız bırakmadınız. Çok teşekkür ediyorum. Nice oyunlara” dedi. Eskişehir ve Ankara'da başlayan turun Antalya, Gaziantep, Diyarbakır ve Van gibi şehirlerde devam edeceği biliniyor.

 

Kaynak:https://www.karar.com/kultur-sanat-haberleri/darulbedayinin-buyuk-turkiye-turnesi-devam-ediyor-1945247
 

2023-2024 sezonunda Devlet Opera ve Bale evi'nin istatistikleri

Daha önce Devlet Opera ve Bale Genel Müdürlüğü, 2023-2024 sezonunda düzenlediği çeşitli etkinliklerin istatistiklerini açıklamıştı. sezon boyunca 44 yeni eser sergilendi ve 613 bin 276 sanatsever tarafından toplam 1009 temsili izlendi. Bu çok sayıda etkinlik, Devlet Opera ve Bale evinin önceki yıllara göre daha geniş bir kitleye ulaşmasını sağlamıştır.

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
26.03.2025

 

image.png

Daha önce de belirtildiği gibi 2023-2024 yılı, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü'nün sağladığı ve daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlayan faaliyetler düzeyinde en başarılı yıllardan biriydi. Genel Müdürlüğün sahneye koyduğu yeni eser sayısı ve seyirci sayısında artış olduğu için. Bu dönemde seyirci sayısında yüzde 27, temsil sayısında yüzde 44 artış yaşandı. Çocuklara yönelik etkinliklerde 246 program düzenlendi ve 75 bin sanatsever çocuk opera ve bale ile buluştu. Kültür Yolu Festivali kapsamında 15 ilde 94 gösteri sunuldu ve bu etkinlikleri 134 bin 844 sanatsever izledi. Ayrıca 44 yeni eser düzenlenmiş ve 613 bin 276 sanatseverle toplam 1009 temsil toplanmıştır.Devlet Opera ve Balesi'nin geçen sezon elde ettiği başarının ardından, daha geniş kitlelerin ilgisini çekmek ve farklı kategorilerdeki sanatseverleri memnun etmek amacıyla Devlet Opera ve Balesi, yeni sanat sezonuna hazırlık olarak farklı bir sanat programı başlattı. Ulusal işletmelere ek olarak, program çeşitli uluslararası işletmeleri de içerecektir. Yerel Eserlerin dünya prömiyerleri, Uluslararası işbirliği, yeni sahne projeleri ve genç sanatçılara destek programları uygulanacak. Sunulacak eserler arasında: Ahmet Adnan Saygun'un 16. Uluslararası Opera ve bale Festivali kapsamında dünya prömiyerinin istanbul'da gerçekleştirileceği Gilgameş Operası'nın galası yer alıyor. Klasik bale repertuarının en önemli eserlerinden biri olan Kuğu Gölü, dünyaca ünlü dansçılar lana Salenko ve Daniil Simkin'in de katılımıyla sanatseverlerle buluşacak.

Genç sanatçıların çalışmalarını desteklemek

Devlet Opera ve Balesi, bir yandan genç sanatçıları desteklemek, diğer yandan çeşitli ülkelerle kültürel işbirliğini güçlendirmek amacıyla sanatseverler için zengin bir program hazırladı. Bu etkinliklerden ilki ve Türkiye ile Özbekistan arasındaki kültürel işbirliği çerçevesinde Bolşoy Opera ve Bale Tiyatrosu, Özbekistan'dan Ali Şir Nevai Adına Aspendos'ta özel bir gösteri sunacak. Bu serginin amaçlarından biri de iki ülke arasındaki kültürel ilişkilerin gelişmesine katkıda bulunmaktır. Ayrıca genç sanatçılara yetenek gösterisi programı aracılığıyla yeteneklerini sergileme fırsatı verilecek. Gençlerin oyunlarını yaparken bir dizi testle buluşacakları yer. Ayrıca İstanbul'daki 16. Uluslararası Opera ve bale festivali kapsamında genç sanatçıların özel gösterileri düzenlenecek. Devlet Opera ve Balesi Müdürlüğü lise öğrencilerine özel bir program hazırladı. Güzel Sanatlar Lisesi öğrencilerine yönelik eğitim projeleri kapsamında Ankara, İstanbul, İzmir, Mersin, Antalya ve Samsun Opera ve Balesi Müdürlükleri tarafından çeşitli eğitim gezileri düzenlenecektir. Bu program sayesinde Devlet Opera ve Balesi, öğrencilere Sahne Sanatları hakkında daha yakından bilgi vererek geleceğin sanatçılarını yetiştirmeyi amaçlamaktadır. Tüm bu etkinliklerin yanı sıra ilk baskısında Anadolu Opera ve Balesi Festivali kapsamında yetenek gösterileri de genişletilecek. 2024 yılında altı ilde yapılan yetenek anketlerinin tamamlanmasının ardından, 2025 yılında Afyonkarahisar, Karabük, Tekirdağ, Edirne, Bilecik, Kütahya, Niğde, Osmaniye, Isparta, Uşak, Kars ve Amasya illerinde yeni anketler yapılacak.

Devlet Opera ve Balesi Müdürlüğü, 360 öğrenciye ulaşmayı ve genç yetenekleri keşfetmeyi hedeflemiştir. Ayrıca 2025 kültür Yolu Festivalleri kapsamında 19 ilde 54 eser sahnelenecek ve toplam 101 gösteri sunulacak. Devlet Opera ve Balesi Müdürlüğü, bu çeşitli etkinlikleri toplam 145 bin sanatsevere izletmeyi hedefliyor.

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, sosyal medya hesabından Opera ve Bale Genel Müdürlüğü'nün son yıllardaki başarılarını açıkladı. Bir yandan sanat alanındaki büyümenin altını çizen Bakan Ersoy, diğer yandan Opera ve Bale Tiyatrosu'nun geçtiğimiz sezon ulaştığı rekorlara dikkat çekti. Ayrıca bakan, yeni sezonun etkinlikleri programı hakkında konuştu.
Ersoy, paylaşımında şu ifadelere yer verdi:
"Sanata verdiğimiz destekle yeni rekorların peşinde koşuyoruz. Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğümüz sanatta yeni rekorlara imza atıyor. 2023-2024 sezonunda, 44 yeni eser sahnelendi ve 1009 temsilde 613 bin 276 sanatseverle buluştuk. Seyirci sayısında yüzde 27, temsil sayısında yüzde 44 artış yaşandı. Kültür Yolu Festivali'nde 15 şehirde 94 temsil sahnelendi ve 134 bin 844 sanatsever izledi. Çocuklara yönelik 246 etkinlik düzenlenerek 75 bin minik sanatsever opera ve baleyle buluştu. Yeni sezonda sanat sahnesi daha da büyüyor. Yerli eserimiz Gilgameş operası dünya prömiyerini yapacak. Sanatseverleri büyüleyecek Kuğu Gölü, dünyaca ünlü dansçılarla sahnelenecek. Türkiye-Özbekistan kültürel iş birliği, Aspendos'ta tarihi bir buluşmaya sahne olacak. Yetenek taramalarıyla da geleceğin yıldızlarını keşfedeceğiz. Sanatın her dalında daha büyük başarılara imza atmaya devam edeceğiz." 

Kaynak:https://www.muhalif.com.tr/kultur-sanat/devlet-opera-ve-balesi-2023-2024-sezonunda-genis-kitlelere-hitap-etti/703891
 

YENİ REKORLARIN PEŞİNDE

Ulubey Kanyonlarında Yaşanan Değişim!

Uşak’ın Ulubey ilçesinde yer alan ve dünyanın en büyük ikinci kanyonu olarak bilinen Ulubey Kanyonu, cam terasın etkisiyle kültürel bir değişime geçiriyor. Cam teras ve Macera Parkı ile dikkatleri üzerine çeken kanyon, doğa ve macera tutkunlarının ilgisini çekerken, halkında kültürel yapısında değişikliklere yol açıyor.

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
26.03.2025

 

image.png

Kanyonun etrafında oyun oynardık!

Uzun yıllardır düzenlenen Ulubey Kanyon Festivali, cam teras ve macera parkının etkisiyle şehir dışından ziyaretçilere kadar ulaştı. Yıllarca tarım ve hayvancılıkla geçinen bölge halkı, cam teras sayesinde kanyona gelen farklı insanlarla kaynaşarak, Ulubey'e sahip çıkmaya başladılar. Ragıp Amca, aslında bu kanyonları kimse bilmezken o kanyonların etrafında arkadaşlarıyla kendi kültürlerinden gelen oyunlar oynadıklarını ama zamanla artık bu oyunların unutulup gittiğinden bahsetti.

Başta bu projeye yabancı olan yerel halk, kanyonların tanınmasıyla birlikte, projelerden fayda sağlamaya başladılar.Kendi kültürlerinden gelen el sanatlarından yöresel ürünlere kadar kendinden bir takım projeleri satmaya başladılar. Bu da aslında Ulubey'in kültürel değerlerini yöresel mutfağının kapısını herkese açmaktı. Bugün, bölgeye gelen ziyaretçiler yalnızca doğa harikasını keşfetmekle kalmayıp, aynı zamanda yerel halkın ürettiği doğal ve kültürel ürünleri satın alarak ekonomiye katkı sağlıyor.

Ragıp Amca'nın bizlerle paylaştığı Yeşil Yazma Hikayesi'de bu kültürde yaşanmış önemli bir aşk hikayesi olarak karşımıza çıkıyor. Değirmenci Mustafa ve Fatma'nın aşk hikayesi aslında bizi Ulubey'in geçmişine götürüyor. Aslında bu kanyonlarda yaşanmış ilk, ilk görüşte aşk hikayesi bile olabilir diyen Ragıp Amca, bu hikayeyi nesilden nesile aktararak, kanyonun kültürel değerini yaşatıyor ve bölgedeki turistik deneyimi zenginleştiriyor.

Yeşil Yazma Hikâyesi

Ulubey Kanyonları hakkında daha fazla şey öğrenmek istiyorsanız çekmiş olduğumuz videoyu kesinlikle izlemelisiniz!

özel haber

Kaynak:https://bktmhaber.wixsite.com/bktm-haber/post/ulubey-kanyonlar%C4%B1nda-ki-cam-teras-%C4%B1n-k%C3%BClt%C3%BCre-etkisi

Bartın'da, 80 milyon yıl önce volkanlardan akan lavların soğuyup kristalleşmesiyle oluşan bazalt kayalar, ilgi görüyor. Tabiat anıtı olarak turizme kazandırılan lav sütunlarını 1 yılda 950 bin kişi ziyaret etti.

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
26.03.2025

 

BARTIN'DA LAV'DAN KAYA!

image.png

Kente 17 kilometre uzaklıktaki Güzelcehisar köyündeki lav sütunları, Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından 2011 yılında tabiat anıtı ilan edildi. "Güzelcehisar Bazalt Sütunları Tabiat Anıtı", Türkiye'nin 112'nci tabiat anıtı oldu. Lav sütunları, dünyada sadece Kuzey İrlanda, İskoçya ve Kaliforniya'da bulunuyor. Diğer lav sütunlarının yatay olduğu bilinirken, Güzelcehisar sahilindekiler ise hem yatay hem de dikey olarak uzanıyor. Yeşil orman örtüsüyle denizin bütünleştiği lav sütunları beşgen ve altıgen şeklinde oluşumlar gösteriyor. 80 milyon yıllık doğa harikası lav sütunlarının genişliği 50 ile 100 santimetreye, uzunluğu ise 100 metreye kadar ulaşıyor.

8 yıl önce başlatılan "Güzelcehisar Lav Sütunları ve Sahilinin Turizm ve Rekreasyon Amaçlı Peyzaj Uygulama Projesi" kapsamında lav sütunlarının ziyaretçiler tarafından daha rahat gezilebilmesi için 800 metre uzunluğunda ahşap yürüyüş yolu, seyir terası ve iskeleler yapıldı. Lav sütunlarının izlenmesi ve yakından görülmesi amacıyla yapılan çalışmaların tamamlanmasının ardından ziyaretçi sayısını hızla artıran bölgede turizm hareketliliği kaydedildi.

8 yılda 1,5 milyon kişi gezdi

Güzelcehisar lav sütunlarını geçen yıl 950 bin kişi, 8 yılda ise yaklaşık 1,5 milyon kişi ziyaret etti. Lav sütunları, gelin ve damatların fotoğraf çektirmek için uğrak yeri haline geldi. Lav sütunları, 3 yıl önce kruvaziyer turizminin başladığı Amasra ilçesine gelen Rus turistlerin de ilgisini çekiyor.

Kaynak:https://bktmhaber.wixsite.com/bktm-haber/post/bartin-da-lav-dan-kaya

Pera Müzesi

Pera Müzesi, yirminci Haziran'a kadar yoğun bir faaliyete tanık oluyor. Pera Müzesi, Samih Rıfat "Çok İş Var Yapacak" sergisinin yanı sıra "İzler ve Yansımalar" programı ile çocukları ve gençleri sanatla buluşturacak, atölye çalışmaları ile katılımcılar çok meşgul olacak. Katılımcılardan desen, renk, mekân ve anlatı üzerine yaratıcı çalışmalar yaratmaları beklenir.

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
25.03.2025

 

image.png

Tüm yaş gruplarını kendine çeken ve yirminci Haziran'a kadar süren yoğun bir programla Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi Öğrenme Programları, Samih Rıfat'ın " Çok iş var Yapacak" başlıklı sergisine paralel olarak "İzler ve Yansımalar" başlıklı bir atölye programı düzenlir. Bu program şehir ve insan gözlemlerine, desen, renk, mekân ve anlatıya odaklanmaktadır. Program katılımcılara ilham verici bir sanatsal deneyim sunmayı amaçlamaktadır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sergiye eşlik edecek atölyeler, Samih Rıfaat'ın kentsel ve beyaz fotoğraflarından, portrelerinden, çizim kitaplarından ve desen çalışmalarından ilham alarak kendine özgü sanat eserlerini üretecekleri çocuk ve gençlerin kendine özgü yeteneklerini sergilemeleri için bir fırsat olacak. Ayrıca okul grupları için özel sergilere turlar düzenlenecek. Tüm bunlara ek olarak, program bireysel katılımcılar için hafta sonları düzenlenecek etkinlikleri de içerecek.

image.png

4-6 Yaş grubu için atölye çalışmaları

image.png

Öncelikle 4-6 yaş arası çocuklar için atölye çalışmaları: Çocuklar bir yandan Rıfat'ın sanatsal tarzını keşfetme, diğer yandan kendi yaratıcı yorumlarını ekleyerek kendi özgün eserlerini yaratma fırsatı bulacak. Örnek olarak Merhaba Ben atölyesi, bu atölyede çocuklar galeride yer alan portreleri inceleyerek kendi portrelerini oluşturacak, ayrıca silüetlerini kağıda çizecek ve çeşitli malzemelerle süsleyecekler. Tüm bunların yanı sıra çocuklar, bu resimlerin çevresine kendi hayal ettikleri mekanları ekleyerek bireysel hikayelerini tamamlayacaklar. Son olarak leke atölyesinden dönüştürülen resimlerde Samih Rıfat'ın eserlerinden ilham alan çocuklar pastel ve keçeli kalemler kullanarak müdahaleler yaparak sulu boya ile oluşturdukları lekeleri şekillere dönüştürecekler.

7-12 Yaş grubu için atölye çalışmaları

image.png

İkinci atölyeler ise 7-12 yaş grubuna yönelik atölyelerdir. Bu atölyelerde çocuklar Samih Rıfat'ın sanatsal yaklaşımının test edildiği bir tarihte olacak, ayrıca farklı malzeme ve teknikler kullanacaklar. İlk olarak mürekkep damlaları atölyesinde: Çocuklar mürekkeple ilgilenecek, çünkü bu çocuklar için mürekkebin akışkanlığını ve yüzey üzerindeki etkilerini bir yandan keşfetme fırsatı olacak. Öte yandan farklı kağıt türlerine damlama ve püskürtme teknikleriyle soyut desenler oluşturacaklar. Son olarak bu desenleri kalemle tamamlayarak özgün tasarımlar oluşturacaklar. Atölyenin diğer yarısında: Rıfat'ın portrelerini inceleyen çocuklar, portreler yaparak gerçekle fanteziyi birleştiren özgün eserler yaratacaklar. Bu portrelerin yarısı çizilip fotoğraflardan çekilecek, diğer yarısı ise çocukların kendi çizimlerinden oluşacak. İkincisi, Parçalarla mekân: mimari kolaj atölyesinde mekanın tasarımları sütun, merdiven, tonoz gibi unsurların görüntüleri kullanılarak kolaj yöntemiyle yapılmakta ve ayrıca bu görüntüler Rıfat'ın görüntülerdeki mimari detaylardan esinlenilecektir.

Okul grupları için özel programlar

image.png

Çeşitli atölye çalışmalarının yanı sıra okul grupları için düzenlenecek etkinlikler de var. Bu etkinlikler öğrencilere Rıfat'ın çeşitli sanatsal pratiğini derinlemesine keşfetme fırsatı verir. Samih Rıfat, “Çok İş Var Yapacak” başlıklı sergi ile lise öğrencilerinin yüz yüze geleceğini söyledi. Öğrenciler, sanatçının fotoğraf, film, resim, şiir, defter, kitap, müzik gibi çeşitli alanlardaki yapımlarını incelemek için �

Kaynak:https://www.haberturk.com/pera-muzesi-nde-izler-ve-yansimalar-3776619
 

Farklı coğrafi kapsamdaki farklı şehirler arasındaki kültürel yakınlık, farklı araştırmacıları, sanatçıları ve yönetmenleri de her zaman şaşırtmıştır. Belki de cevap "balcancisco" belgeselinde bulunur. Yönetmenliğini Tuğrul Sarıkaya'nın üstlendiği ve ABD'nin San Francisco kentinde Balkan müziğine artan ilgiyi konu alan film, birbirinden binlerce kilometre ayrılmış iki coğrafi bölgeyi bir araya getirmenin nedenlerini araştırıyor. 

Müzik uzak kültürleri birleştirir

image.png

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
25.03.2025

 

Film, farklı kültürel geçmişlerden müzisyenlerin gerçek hikayeleriyle ilgili. Film, müziğin farklı insanları birleştirmek için sınırları nasıl aştığını vurguluyor. Ayrıca film, müzisyenlerin Balkan müziğini öğrenme ve çalma deneyimlerini paylaşırken yaşadıkları duygusal yolculuğa odaklanıyor. Filmin amacı, insanların bu müzisyenlerin deneyimlerini, müziğin bir yandan kültürel olanlar başta olmak üzere çeşitli biçimlerdeki bölünmeleri birleştirmedeki rolünün, diğer yandan da insanları doğru bir şekilde bir araya getirmedeki rolünün daha derin bir anlayışına örnek olarak almasıdır.

Kökenlere yolculuk

San Francisco sokaklarında tanıştığı Balkan Orkestrası ile köklere doğru bir yolculuğa çıkan belgesel, ana karakter Duygu Gün ile başlıyor. Sanatçı Gün, Balkan müziğine beklenmedik ilginin ardındaki kültürel etkileşimi keşfetmek için seyirciyi film boyunca bir yolculuğa çıkarıyor; müzikal ve duygusal bir maceranın içinde. Amerikalıların Balkan müziğine olan ilgisini keşfetmek amacıyla doigo, "Balkan Sundays" ve "Kafana Balkan" gibi çeşitli etkinliklere katılıyor.Filme dönelim. Film, San Francisco Sanat Komisyonu tarafından yirmi bin dolarlık bir fon aldı. Ayrıca film, çeşitli uluslararası festivallerden birçok ödül kazandı. Örneğin, Berlin International Art Film Festivali'nde En iyi Belgesel ödülü. Festival Glasgow'da Balkan Cinema Film Ödülü. Bridges International Film Festivali'nde onur ödülü.

Kaynak:https://www.milliyet.com.tr/kultur-sanat/muzik-uzak-kulturleri-birlestiriyor-7336477
 

Bartın'da, 80 milyon yıl önce volkanlardan akan lavların soğuyup kristalleşmesiyle oluşan bazalt kayalar, ilgi görüyor. Tabiat anıtı olarak turizme kazandırılan lav sütunlarını 1 yılda 950 bin kişi ziyaret etti.

BARTIN'DA LAV'DAN KAYA!

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
25.03.2025

 

image.png

Kente 17 kilometre uzaklıktaki Güzelcehisar köyündeki lav sütunları, Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından 2011 yılında tabiat anıtı ilan edildi. "Güzelcehisar Bazalt Sütunları Tabiat Anıtı", Türkiye'nin 112'nci tabiat anıtı oldu. Lav sütunları, dünyada sadece Kuzey İrlanda, İskoçya ve Kaliforniya'da bulunuyor. Diğer lav sütunlarının yatay olduğu bilinirken, Güzelcehisar sahilindekiler ise hem yatay hem de dikey olarak uzanıyor. Yeşil orman örtüsüyle denizin bütünleştiği lav sütunları beşgen ve altıgen şeklinde oluşumlar gösteriyor. 80 milyon yıllık doğa harikası lav sütunlarının genişliği 50 ile 100 santimetreye, uzunluğu ise 100 metreye kadar ulaşıyor.

8 yıl önce başlatılan "Güzelcehisar Lav Sütunları ve Sahilinin Turizm ve Rekreasyon Amaçlı Peyzaj Uygulama Projesi" kapsamında lav sütunlarının ziyaretçiler tarafından daha rahat gezilebilmesi için 800 metre uzunluğunda ahşap yürüyüş yolu, seyir terası ve iskeleler yapıldı. Lav sütunlarının izlenmesi ve yakından görülmesi amacıyla yapılan çalışmaların tamamlanmasının ardından ziyaretçi sayısını hızla artıran bölgede turizm hareketliliği kaydedildi.

8 yılda 1,5 milyon kişi gezdi

Güzelcehisar lav sütunlarını geçen yıl 950 bin kişi, 8 yılda ise yaklaşık 1,5 milyon kişi ziyaret etti. Lav sütunları, gelin ve damatların fotoğraf çektirmek için uğrak yeri haline geldi. Lav sütunları, 3 yıl önce kruvaziyer turizminin başladığı Amasra ilçesine gelen Rus turistlerin de ilgisini çekiyor.

Ailesiyle lav sütunlarını görmeye Ankara’dan gelen Bekir Fentoğlu,

Çok güzelmiş, çok beğendik. Daha önce Amasra'ya gelmiştik ama burayı hiç görmemiştik. Dünyada eşi benzeri olmayan bir yer öyle anlaşılıyor. Burayı herkese tavsiye ederim. Yeşilliği, denizi, kumsalı ve lav sütunları ayrı güzel çok beğendik "

Kaynak:https://bktmhaber.wixsite.com/bktm-haber/post/bartin-da-lav-dan-kaya

Film: Olay Para

On birinci Nisan'da seyirciler 'Olay para' filmi ile buluşacak. Filmde hem Kıvanç Baran Arslan hem de Kadir Polatcı başroller alıyorlar.

image.png

Senaryosunu Kadir Polatcı'nın kaleme aldığı filmle sinemaseverler, yönetmenlik konusunda ilk deneyimini bu projeyle yaşayan Kıvanç Baran Arslan ile buluşacak.Olay Para'nın filmi hicivli bir komedi. Filmin konusu, günümüz dünyasında her şeyin alaycı ve eğlenceli bir dille para etrafında döndüğü gerçeğiyle ilgileniyor. Sinema severlerin beğenisine sunulacak filmin yapımcılığını Lin Yapım üstleniyor ve dağıtımını Adoksan pictures üstlenecek. Filmin kadrosunda; Kadir Polatcı, Kıvanç Baran Arslan, Cemil Şahin, Uğur Aslan, Görkem Sevindik, İlker Aksum, Ünal Yeter, Evliya Aykan, Bülent Alkış, Serkan Kuru, Deniz Erdoğan ve Hakan İşleyen yer alıyor.

OLAY PARA FİLMİNİN KONUSU NEDİR?

Filmin konusu, Kıvanç Baran Arslan'ın canlandırdığı film yapımcısı Dinçer ve Kadir Polatçı'nın canlandırdığı tüccar Koray'nin hayatlarına girdiği en büyük çıkmaz etrafında dönüyor. İki oyuncu her şeyin bittiğini düşündüklerinde yanlışlıkla beş milyon Türk lirası Dinçer'in hesabına yatırılır. İlk başta hem Dinçer hem de Koray bu durumu kendileri için büyük bir fırsat olarak görüyorlar ama bu para sandıklarından çok daha büyük olayların başlangıcı olacak.

Kaynak:https://haberglobal.com.tr/kultur-sanat/olay-para-filmin-vizyon-tarihi-belli-oldu-432032

Şamanizm eski Türk dini değildir

image.png

Şamanizm eski Türk dini değildir. Prof. Dr. Ahmet taşağıl'ın Türk mitolojisi adlı kitabında işaret ettiği şey budur. Yazar, eski Türk tarihinin yetkin isimlerinden biri olarak kabul edilir. Kitap Türk destanlarını ve efsanelerini anlatıyor. Kronik Kitap'ın dakikalar içinde serisinden yayınlandı. Taşağıl, kitapta Türklerin en ünlü 200 çarpıcı fabl'ın,  destanını ve Efsanesini toplamıştı.

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
24.03.2025

 

Türkler dünyanın en eski halklarından biridir. Türkler, destansı bir anlatıya sahip geniş ve son derece çeşitli efsaneleriyle ayırt edilirler. Bu güne kadar, bu efsanelerin ve destanların çoğu hala insanlar arasında ilginç ve dolaşıyor. Yazar Prof. Dr. Ahmed Taşağıl bu kez Türk Mitolojisi kitabı üzerinden okurla buluşuyor. Profesör Ahmet Taşağıl, Türkiye'nin en önde gelen isimlerinden ve eski Türkler üzerine çalışmaları olan az sayıdaki kişiden biridir. Kitap, yayınevi Kronik Kitap tarafından yayınlandı. Kitap,"dakikalar içinde" serisinde yayınlanan yayınevinin son kitabı olarak kabul edilir. Yayıncının kendisi tarafından çok iyi karşılanan serisi. Taşağıl kitapta, Türk tarihinin derinliklerinden günümüze kadar Türk efsaneleri ve destanlarında iki yüz farklı karakter, olay, kavram ve farklı anlatı toplamış, burada yazar bu tarihsel ivmeyi bu kitapta mümkün olan en basit ve en faydalı şekilde deşifre etmişlerdir.Yazar, okuyucu çekmek için kitabını farklı görsellerle desteklemişti.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazar, İslamiyet öncesi ve sonrası Türk halkının çeşitli dönemlerinde yazdığı karakterler, destanlar ve efsaneler arasında dolaştı. Bu görsellerle desteklenen kitap, Kök Tengri inancından Kayra Han’a, Erlik Han’dan Umay Ana’ya, Tamu’dan Uçmag’a, Atalar Kültü’nden Bay Ülgen’e, Kambar Ata’dan Kızagan’a kadar uzanan mitolojik unsurlardan, Türk destan ve mitolojilerindeki ongun hayvanlardan, Manas’a, Oğuz Kağan’dan Bozkurt’a, Ergenekon’dan Dede Korkut’a, günümüzde yaşayan halk inanışlarından İslam’a geçişin öncesi ve sonrasında var olan mitolojik öğelere kapı açarken, Mete’den Bilge Kağan’a, Orhun Yazıtları’ndan Kürşad’a kadar aklınıza gelebilecek pek çok başlığı, Altaylardan Tuna’ya kadar uzanan büyük Türk dünyasındaki Türk mitolojisi ve destanları kapsamında karşımıza çıkarıyor. Bu kitap sayesinde okuyucu, Türk destanlarının ve efsanelerinin genişliğini fark eder. Bu güne kadar hala insanlar arasında yaşayan ve Türklerin İslam'ın sembollerini deşifre etmek için kullandıkları birçok varlık olduğu görülmektedir. Kitapta Yazar, Türklerin ilk dininin Gök Tengri'nin inancı olduğunu söylüyor. Şamanizme gelince, kesinlikle Türklerin ilk dini değildir. Bu din yakın sayılabilecek dönemlerde Sibirya Türkleri arasında yayılmıştır. Ünlü Kırgız yazar Cengiz Aytmatov'un eserlerinde birçok mitolojik ve destansı ifadeyi aldatıcı bir şekilde kullananın dışında bir makale yazmak güzeldi.

Kaynak:https://www.karar.com/kultur-sanat-haberleri/samanizm-eski-turk-dini-degildir-1944620
 

image.png

Kara Komedi'nin Batı Ekspresi Baba Sahne'de!

Matéi Visniec'in kült metnini Elvin Beşikçioğlu'nun (Erdal Beşikçioğlu'nun (Behzat Ç.) Karısı) yönetmenliğinde sahneye taşıyan Tatbikat Sahnesi'nin kara komedi türündeki oyunu 'Batı Ekspresi', 28 Mart Cuma akşamı Baba Sahne'de sanatseverlerle buluşacak!

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
24.03.2025

 

image.png

Göçün acısını batılılaşmanın coşkusuyla harmanlayan “Batı Ekspresi”, bir yandan batının bolluk ve tüketim toplumu cazibesine kapılırken diğer yandan kendi kültürlerini cebine doldurup türlü sebeplerle gurbet yollarına düşen ve Şark Ekspresi’ne binenlerin hikâyesi… Özgürlüğün, batılılaşmanın ve kapitalizmin çarpıcı etkilerini işlerken öte yandan göç edenlerin, doğdukları topraklara duyduğu özlemi ironik ve düşündürücü bir yaklaşımla ele alan oyun, kültürel değerlerin Batı’nın sunduğu “vaha” ile çatışmasını gözler önüne seriyor. “Batı Ekspresi”, yolculuğun sadece gidişini değil, aynı zamanda dönüşünü de sorgulatan bir tecrübe sunuyor.

image.png

Matéi Visniec’in kaleme aldığı, Elvin Beşikçioğlu’nun yönettiği “Batı Ekspresi”nde sahneyi Adem Aydil, Derin Beşikçioğlu, Fatih Sönmez, Selin Tekman, Selin Zafertepe ve Ünsal Coşar paylaşıyor. Oyunun etkileyici dekor tasarımı Barış Dinçel’in, ışık tasarımı Önder Arık’ın, kostümleri Başak Özdoğan’ın, müzikleri ise Utar Dündar Artun’un imzasını taşıyor.28 Mart 2025 Cuma akşamı saat 20.30’da Baba Sahne’de seyirciyle buluşacak tek perdelik “Batı Ekspresi”nin biletleri babasahne.com’dan ve salonun gişesinden temin edilebilir.

Kaynak:https://bktmhaber.wixsite.com/bktm-haber/post/kara-komedi-nin-bat%C4%B1-ekspresi-baba-sahne-de

"buhur suyu" Paris'te

image.png

Buhur suyu Osmanlı medeniyetinde günlük hayatta ve sarayda kullanılan bir parfümdür. Buhur suyu şunlardan oluşur: oud, sığla, amber, misk, gül suyu, sandal ağacı ve diğer çiçek suları. Buhur suyu, eski parfüm kültürleri arasında çok özel bir yere sahiptir. Buhur suyundan bahseden parfüm uzmanı bihter Türkan Ergül, Paris'te sundukları versiyonun çamaşırcı başı Yusuf Ağa'nın günlüğüne 1709'da yazdığı ve Osmanlı devleti arşivlerinde yer alan formül olduğunu söyledi. Bu formül Paris parfüm haftası'nda ilk defa tiyrus'un katılımıyla sunuldu.

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
23.03.2025

 

Ergül Bey de buhur suyunun hem Osmanlı İmparatorluğu döneminde hem de günümüzdeki durumundan ve öneminden bahsetmişti. Osmanlı devlet arşivlerine göre birçok devlet töreninde buhur suyu kullanılmıştır. Hatta hırka-i Şerif kutlamalarında bile kullanılmıştır. Grasse parfüm Enstitüsü ise buhur suyunu Osmanlı imparatorluğu'nun çok özel bir bileşime sahip aromatik bir suyu olarak tanımladı. Fransa'nın Paris kentinde bulunan Grasse parfüm Enstitüsü, özellikle modern çağda Avrupa'nın en önemli parfüm merkezlerinden biridir. Kendine özgü bileşimi ile buhur suyu, kullanıcılarını tarihle dolu bir geçmişi günümüze bağlayan bir zaman yolculuğuna çıkarıyor. Buhur suyunun şunlardan oluştuğu yer: aselbent, oud, sandal ağacı ve buhur. Sığla / tütsüden kokulu odun parçaları olarak hazırlanır, gül suyunda kaynatılır ve ardından misk, amber veya çiçek suyu ile koklanır. Hidrosol adı verilen çiçek suyundan oluşan buhur suyu günümüzde temizlik amacıyla da kullanılmaktadır. Bu nedenlerden dolayı buhur suyunun itibarı giderek artmaktadır.

image.png

Sultanlar her yıl en iyi buhur suyunu seçerler

Osmanlı arşivleri, Tanzimat döneminden önce başhekimin özel bir törenle Padişaha buhur suyu sunmakla görevli olduğu buhur suyu üretimi için özel bir gelenekten bahseder. Buhur suyu üretimi çok özel bir şekilde ve büyük bir özenle gerçekleştirildi. Böylece Topkapı Sarayı'ndaki Enderun'daki Seferli odasında Ramazan ayında buhur suyu üretilir. Ramazan'ın on beşinci günü çamaşırcı başıları, buhur suyu bileşimlerini Padişaha göstermek için Padişahın bulunduğu camide toplanırlardı. Sultan her yıl kompozisyonu kişisel olarak çok dikkatli seçerdi. Padişahın sevdiği kompozisyonun sahibi bir torba altın alır ve yardımcıları bin Akçe alır. Bu kompozisyon yıl boyunca kullanılır. Ayrıca Sultan kazanan buhur suyunu saray mensuplarına dağıtır ve buhur suyu zarif kristal şişelere konur.

Kaynak:http://www.dha.com.tr/kultur-sanat/osmanlidaki-buhur-suyu-pariste-tanitildi-2605639
 

Bizim açımızdan Avrupalı nedir

image.png

Ezber bozan kitaplardan hoşlanıyorum. Alışılagelmiş düşünceleri sarsan, sorgulayan yazarlardan... Bir kitap yazılmışsa/yazılıyorsa ya ‘yeni bir sözü’ olduğu için ya da söylediğini daha özgün, daha başka, kısacası daha ‘yeni söylemek’ istediği için yazılmalı. Yoksa nedir yazı, uzun, geniş ve biteviye bir ‘tekrardan’ başka?

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
23.03.2025

 

ÖMER FARUK

Vakıfbank'ın kültür için yayınladığı Avrupalı Nedir adlı kitap, Alman felsefe tarihçisi ve Oryantalist Dag Nicholaus Hasse'ya ait olup Selahattin Aktin tarafından çevrilmiştir. Bu kitapta Hasse, çekici Avrupa kelimesini sömürgeci ve romantik düşünce biçimlerinden uzakta tartışmaya çalıştı. Yazar daha açık uçlu bir tanımı teşvik etti. Yazar, yazılarında klişelerden ayrılmasından dolayı seçkin yazarlardan biri olarak kabul edilir.Haas coğrafyadan başladı, çünkü onun bakış açısından, eğer alan yoksa, bulunmalı ve icat edilmelidir. Avrupa'nın genişlemesinin coğrafi bir mesele değil, siyasi ve kültürel bir mesele olduğuna inanıyor. Ancak Cebelitarık'tan İstanbul Boğazı, Don ve Urallar'a kadar uzanan eski bir Avrupa kavramı, belirsiz bir kültürel Avrupa üzerinden en istikrarlı ve problemsiz Avrupa'dır. Haklı çünkü Avrupa denildiğinde hemen herkesin kafasında on iki sarı yıldızla birlikte küçük mavi bir harita beliriyor; giderek silikleşen sağ alt köşesinde İstanbul. Selahattin Aktin ekliyor: "Evet, Batı'nın kenarında yaşayanlar ve Batılı olmayan tüm toplumlar için ölçü birimi Avrupa'dır. Kendimizi sürekli Avrupa'ya göre değerlendiriyor, tartıyor ve ölçüyoruz. Ayrıca, eksikliklerimizi ve eksikliklerimizi Avrupa'da var olanlarla karşılaştırıyoruz." Bundan bahsettiğini ve yıllar önce Orhan Pamuk'un "Kar" adlı romanıyla doğruladığını da sözlerine ekleyen, " Çoğunlukla Batılı aşağılmaz, biz batılıya bakıp kendimizi aşağılırız." Batı da doğu kelimesini ölçü birimi olarak kullanır. Konu, Batı'nın kenarında yaşayan ve batı kelimesini ölçü birimi olarak kullanan halklarla sınırlı değildir. Kitaptan alınan oryantalist örneklerine göre batıl inançlara, Savaşlara, barbarlığa, köle ruhuna, despotik Müslüman Türklere, Ortodoks atalara inananlar Avrupalı değil Batılılardır. Yazar dostça bir sohbet içinde olduğunu söylüyor ve şöyle diyor: "Yüzyıllar boyunca Batı bize siyasi bir veba olarak bakıyor.". (Sıçanların, Türklerin ve İslam'ın taşıdığı veba mikrobu gibi Doğudan yıkıcı bir salgın geldi). Yazar şunları ekliyor: Kant'ın vurguladığı gibi, aklın bağımsızlığı, kilise ve devlet ayrımı, estetik, demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü, anayasa yoktur. Hasse 112 sayfalık küçük kitabında Batı’nın kibirli ve sömürgeci peşin hükümlerine şüpheyle yaklaşıyor: “bugünün bakış açısıyla kazanım olarak nitelendirdiklerimizi Avrupalı olarak adlandırmak ve Avrupa’nın gelişimini dünyanın diğer bölgeleri için bir model olarak tavsiye etmekte tereddüt etmeliyiz.”

image.png

Hasse, Avrupa'nın kalbinde yalnızca Katolik / Protestan Hıristiyanlığın olduğu fikrine itiraz ediyor. Hasse'a göre putperest halklar kıtanın kuzeyinde, Ortodokslar Doğuda, Müslümanlar ise güneyde İber Yarımadası'nda yaşıyordu. Yahudilere gelince, yüzyıllardır çeşitli bölgelerde yaşadıklarını söylüyor. Bu nedenle, onun bakış açısından, bu toplumların Avrupa üzerindeki katkısı ve etkisi göz ardı edilemez. Hasse şu sonuca vardı: kurtuba ve Konstantinopolis, Avrupa tarihinin merkezi, kenarında değil.Hasse, Milan Kundera, Rémi Brague ve George Steiner'in üç farklı makalesini sürekli şüpheci bir yaklaşımla inceledi ve bu da Avrupa'nın daha açık bir tanımına yol açtı. Hasse'a göre Steiner'in Avrupa görüşü beş kritere dayanıyor: kafeler, manzaralar, sokaklar ve meydanlar isimleri, inancın ikili kökeni, akıl ve trajik bilinç; ilk başta hoş görünebilir ama dar ve mantıksızdır. Hasse ekliyor: "Bu çok garip, çünkü özellikle kahvehane bütünüyle Doğu'nun bir icadıdır." Eğer öyleyse, son ve büyük soru şudur: "Tipik Avrupalı olan nedir?" Tam cevap kitabı okuduktan sonra.

Kaynak:https://www.karar.com/kultur-sanat-haberleri/nedir-avrupali-bizim-icin-bir-olcu-biriminden-baska-1944421
 

Salt Galata’da Sanat Sergisi

Salt Sanatsal Araştırma ve Üretim Destek Programı’nın ilk edisyonu kapsamında Aslı Uludağ, Ali Taptık, Merve Mepa’nın seçilen projeleri, 19 Mart-15 Haziran tarihlerinde Salt Galata’da..

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
22.03.2025

 

image.png

BBVA Vakfı iş birliğinde gerçekleştirilen Salt Sanatsal Araştırma ve Üretim Destek Programı ile desteklenen projeler 19 Mart-15 Haziran tarihlerinde Salt Galata’daki Mastercard Sergi Mekânı’nda sunuluyor. Sergide, Sanatsal Araştırma Fonu kapsamında Aslı Uludağ’ın; Üretim Fonu kapsamında ise Ali Taptık ile Merve Mepa’nın üretimleri yer alıyor.

Aslı Uludağ’ın 2019’dan bu yana sürdürdüğü araştırma, “Hydro-Geothermal Bodies” başlıklı enstalasyon ile Aydın, Manisa ve Denizli’deki jeotermal enerji üretimini inceliyor. Enstalasyon, bölgedeki hidro-jeotermal kaynakların yönetimini etkileyen hukuki, bilimsel ve ekonomik gelişmelere odaklanan bir zaman çizelgesi ve çeşitli yapıların yer aldığı bir diyagram içeriyor. Ayrıca, bir harita ile bu olayların mekânsal sonuçları gösteriliyor. Kaplıca işletmecileri, jeoloji mühendisleri ve yerel halkla yapılan saha görüşmelerinden elde edilen ses kayıtları ve ilişkileri açığa çıkaran videolar da yer alıyor. Enstalasyon, bilimsel ölçüm mekanizmalarını sorgularken, hidro-jeotermal kaynaklar etrafındaki yerel pratikleri ve kaplıca kültürünü de inceliyor.

image.png

Merve Mepa’nın “Meshwork” adlı enstalasyonu, kadim dokuma pratikleri ile günümüz teknolojilerinin karmaşık altyapılarını bir araya getirir. Enstalasyon, “çizgi” kelimesinden yola çıkarak bağlantıların güç düğümlerinde yoğunlaştığı ağ ortamlarının fiziksel ve dijital altyapılarını inceler. Meshwork kavramı, bağlantı noktalarının ötesinde, sürekli hareket hâlindeki iç içe geçmiş çizgileri temsil eder. Bu eser, yeryüzünü saran sistemlerin devingenliğine ve bağlantı, hafıza ile gücün değişen dinamiklerine vurgu yapar.

Ali Taptık’ın 2012’den beri sürdürdüğü Osmanbey: Sosyal ve Mekânsal Düğümlenmeler projesi ise İstanbul’un merkezî bir semtinin karmaşık toplumsal yapısı, ticaret ve kentsel dönüşüm arasındaki etkileşimleri odağına alır. Projenin Salt Galata’daki sunumu, sergi süresince bölgeye dair belge ve fotoğraflar ile geliştirilecek enstalasyonun yanı sıra iki kanallı bir video çalışmasını içerir. Görsel hikâye anlatımı ile gözleme dayalı araştırmayı harmanlayan bu çalışma, farklı ekonomik faaliyetlerin bir aradalığını ve semtin kentsel dokusuna işlemiş katmanlı tarihleri açığa çıkarır. Mekânların ticaret, kültür ve kimlik gibi kesişen sistemler tarafından nasıl yeniden inşa edildiğini ortaya koyar.

Ala Younis, Elvira Dyangani Ose, Fatma Çolakoğlu, Juan Pujol Rodríguez, Manuel Segade ve Vasıf Kortun’un yer aldığı Seçici Kurul tarafından değerlendirilen projeler, 15 Haziran’a kadar Salt Galata’da sergilenecek. Ayrıca, Salt Sanatsal Araştırma ve Üretim Destek Programı’nın bu yılki başvuruları 7 Nisan’a kadar devam ediyor.

Kaynak:https://bktmhaber.wixsite.com/bktm-haber/post/salt-galata-da-sanat-sergisi

MFÖ'NÜN,  "en iyi akustik, Vol.1" albümü: ışığı görüyor

MFÖ, Grubunun müzikseverleri ve hayranları, grubun "en iyi akustik, Vol.1" albümünün yayınlanmasıyla bir tarihte olacaklar. Albüm, grubun en sevilen şarkılarının akustik versiyonlarını içeriyor ve Özkan Uğur'un ölümünden önce kaydedildi.

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
22.03.2025

 

image.png

MFÖ grubu, müziği nesiller boyu halk tarafından beğenilen en başarılı gruplardan biridir. Bunca yıldan sonra grup akustik bir albümle seyircisini şaşırtıyor. Bu albümde Grup, her döneme damgasını vuran en unutulmaz şarkılarının akustik versiyonlarını tek bir albümde topladı ve adı "En İyiler Akustik, Vol. 1" oldu, bunu Poll production belirtti. Albüm, Poll Production by polat Yağcı etiketiyle dijital platformlarda, Poll production ise YouTube platformunda yayınlandı.

Özkan Uğur’un Son Katıldığı Albüm

Grup, albümü Özkan Uğur'un ölümünden önce kaydetmişti. Özkan Uğur, grubun en önemli üyelerinden ve Türk müziğinin önemli isimlerinden biridir. Ayrıca bu albüm, MFÖ Grubun ilk Akustik cover kaydıdır. Bu projenin başarısı için Özkan Uğur'un katkısı çok önemliydi. Bu, merhum sanatçının Mazhar Alanson ve Fuat Güner ile ortak bir müzik eserinde son görüşmesiydi. Sanatçı albümün kaydını ölümünden önce tamamladı.

Albümdeki Şarkılar

"MFÖ En İyiler Akustik, Vol. 1" albümünde, grubun en sevilen şarkılarından "Sarı Laleler", "Yandım", "Vurgun Yedim", "Ne Bileyim Ben", "Benim Hala Umudum Var", "Ali Desidero", "Sude", "Deli Deli", "Buselik Makamına", "Sevdim Bir Kere" ve "Aşkın Kenarından" gibi parçalar, akustik aranjmanlarla yeniden seslendirildi.

Çıkış Parçası ve Klip

MFÖ grubu, albümün tanıtım şarkısı olarak " sarı laleler " şarkısını seçti. Şarkının ve melodinin sözlerini Muzaffar Alanson yazdı. Kemal Başbuğ'un yönettiği şarkının klibinde Özkan Uğur da yer aldı.

Kaynak:https://www.muhalif.com.tr/kultur-sanat/mfo-en-iyiler-akustik-vol-1-albumunu-yayinladi/703582
 

Deprem bölgesinde on bir kurumsal eserin restorasyonu

Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından sürdürülen altıncı Şubat depremi alanlarında devam eden restorasyon çalışmalarından bahseden Kültür ve turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, üç yüz seksen sekiz  vakıflar çalışmadan on bir vakıf eserin restorasyonunun tamamen tamamlandığını belirtti.

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
22.03.2025

 

image.png

Bakan Ersoy, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada: "6 Şubat’ta yaşadığımız büyük depremler, milletimizin sadece canını değil, manevi mirasını da derinden yaraladı. Ancak devletimizin güçlü iradesi ve milletimizin dayanışma ruhu sayesinde bu etkileri hızla ortadan kaldırıyoruz."

image.png

Bakan, Bakanlık vakıfları Genel Müdürlüğü'nün geçen yıl 11 eserin restorasyonunu tamamladığını da sözlerine ekledi. 377 eserin restorasyonu için çalışmalar hassasiyetle devam ediyor. Bakan sözlerini, camilerle vakıflar çalışmalarının restorasyonu için çok çalıştıklarını, özveriyle ve çok hızlı bir şekilde çalıştıklarını söyleyerek tamamladı. Bu vakıflar altıncı Şubat depreminde hasar gördü. Bu vakıflar, birkaç yüzyıldır sarsılmayan ulusun inancının kalıcı bir sembolüdür.

image.png

Bakan, Gaziantep'teki Alaüddevle Camii'nin restorasyon çalışmalarının tamamlanmasının ve yeniden ibadete açılmasının ardından mutluluğunu dile getirdi. Bu tür haberleri duymanın onlara umut verdiğini ve milletin birlik ve beraberlik ruhunun bir kanıtı olarak görüldüğünü söyledi.

image.png

Bakan konuşmasını restorasyon çalışmalarının hızla tamamlanmasında emeği geçen tüm işçi ve ekip adamlarına teşekkür ederek tamamladı. Ve bunu ekledi: " Bu hizmetlerimiz, ecdadımızdan miras kalan vakıf kültürünü ve medeniyet değerlerimizi yaşatmak adına bir vefa borcumuzdur."

image.png
image.png
image.png
image.png

Kadın Oyunları Festival Yeniden Sahnede!

Türkiye’nin ve Avrupa’nın kadın temalı tek tiyatro festivali olan Kadın Oyunları Festivali, 23-27 Mart arasında Ayvalık Belediyesi’nin konuğu olacak.

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
22.03.2025

 

image.png

Nejat Uygur Sahnesi’nde gerçekleşecek festivalde kadın hikâyelerini merkeze alan beş oyun sahnelenecek. Festival programında; 23 Mart’ta “Hikâyesinde Senden Bahsetti”, 24 Mart’ta “Othello”, 25 Mart’ta “Gülistan”, 26 Mart’ta “Fok Derisi Kavuşma” ve 27 Mart’ta “Havva” adlı oyunlar yer alıyor. Ankara, Aydın, Bandırma, Konak, Manisa, Muğla ve Çanakkale gibi sekiz farklı şehirde toplamda 40 oyunun sahnelendiği festivalin Ayvalık ayağındaki gösterimlerden elde edilen gelirin bir bölümü Ayvalık Eğitime Destek Derneği’ne bağışlanarak öğrencilere burs imkânı sağlanacak.

Kadın Oyunları Festivali Ne Zaman Başladı?

Organizasyonun ilk ayağı olan I. Kadın Oyunları Festivali, 2021 yılının Mart ayında düzenlendi.1-5 Mart tarihleri arasında Bandırma'daki Barış Manço Kültür Merkezi'nde, 4-11 Mart tarihleri arasında Ankara'daki AST Bilkent Sahne'de, 8-17 Mart tarihlerinde Çanakkale'de ve 17-27 Mart tarihleri arasında ise Ayvalık'taki Vural Sineması Nejat Uygur Sahnesi'nde gerçekleştirilen festival kapsamında "Frida", "Dansöz", "Evin Kokusu", "Furuğ", "Shirley", "Ben Anadolu" ve "Bernarda" oyunları sahnelendi.

Kaynak:https://bktmhaber.wixsite.com/bktm-haber/post/kad%C4%B1n-oyunlar%C4%B1-festival-yeniden-sahnede

Ahmed yığıder'in " karınca yuvası" sergisi: Görünmezin duyularla buluşması

Elbette sanat tüm duyulara dokunur. Bazen sanat sadece göze, bazen de buruna, kulağa ve hatta hafızaya dokunur. Ahmed yiğider'in sergisi bu duyulara dokunmaya geliyor. Sergi, uzayda yükselen devasa bir sarmal heykelden oluşuyor. Heykel, metal ve kumaşın iç içe geçtiği bir karışımdan yapılmıştır. Seyirciler, sadece koku alma duyusunun onları içeriye yönlendireceği eşsiz bir deneyim içinde olacaklar.

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
21.03.2025

 

image.png

Sanatçı, izleyiciyi karıncaların feromonlarını taklit eden neredeyse görünmez bir yolculuğa çıkarıyor. Yigider der ki: "Sanat, var olanın değil, fark edilmeyenin peşinde bir arayıştır." Yani bu eserinde tam olarak neyin fark edilmediğine odaklandı.Sanatçı Ahmed yiğider, eserlerinin sadece estetik bir anlatım değil, eşsiz bir bilimsel keşif süreci olduğunu söylüyor. Sanatçı sergisi aracılığıyla feromonların sadece karıncaların değil tüm canlıların kullanabileceği bir iletişim dili olduğunu kanıtlamak istiyor. Sanatçı, hipotezini kanıtlamak için kokunun moleküler yapısını gaz kromatografisi - kütle spektrometresi

( GC-MS) gibi ileri teknoloji yöntemlerle analiz etti.

KİTAP EŞLİK EDİYOR

Ahmet Yiğider şöyle diyor: "Görünmeyeni kokuda , dokunulmayanı havada yakalamak, sanat malzemesi belki de en elle tutmaz olanın ta kendisidi.". Hem önceki eserleri hem de bu eseri "karınca yuvası" sanatçı, insan ve doğa arasındaki hassas dengeyi duyular aracılığıyla sorgulamaya devam ediyor. Sanatçının eserleri arasında Çanakkale Bienali'ndeki " incir, insan, Toprak" adlı eser yer aldı. "Duyular" sergisi Prag'daki Cermak Eisenkraft Galerisi'nde yapıldı.

Sergiye "heykelde duygusallık ve karınca Yuvası" kitabı eşlik ediyor. Bu kitap, sanatın duyusal boyutuna odaklandığı için sergiye teorik destek sağlayacak. Masa yayınevi tarafından yayınlanan kitap, sanat eleştirmeni Alistair Hicks, akademisyen Emre zeytenoğlu, koku uzmanı Vedat Ozan ve küratör Dilek Karaaziz şener'in yazılarının birleşiminden oluşur. Kitap, "Sanatta kokunun yeri, duyuların mekân ile ilişkisi ve karınca Yuvası' nın sanattaki konumu" gibi çeşitli konuların derinlemesine okunmasını sunuyor.

Kaynak:https://www.cumhuriyet.com.tr/kultur-sanat/ahmet-yigiderin-karinca-yuvasi-sergisi-gorunmeyenin-duyularla-2311479
 

b227d9_97c10b579b06474999809299f9c43310~mv2.png

İTALYAN TURISTLER AZIZ PHILIP'IN MEZARI VE ŞEHITLER KILISESI'NDEDIR

Denizli Büyükşehir Belediyesi tarafından yayınlanan turizm, kültür ve Tarih istatistiklerine göre, İtalya'nın farklı bölgelerinden 170 Katolik dindar, Pamukkale'deki Hierapolis antik Kenti'ndeki Aziz Philip'in Mezarını ve anısına yaptırılan şehitler Kilisesi'ni ziyaret etti.

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
21.03.2025

 

Bölgenin tarihi ve kültürel mirasının tanıtımına yönelik çalışmalar kapsamında Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Bülent Nuri Çavuşoğlu turizm faaliyetlerine destek vermeye devam ediyor. Bu bağlamda bir grup İtalyan ziyaretçi, Pamukkale'deki Hierapolis antik Kenti'ndeki Aziz Philip'in Mezarını ve anısına inşa edilen şehitler Kilisesi'ni ziyaret etti. Daha sonra İtalyanlar İncil'de adı geçen kiliselerden biri olan Laodikya antik kentindeki Kutsal Haç Kilisesi'ni ziyaret ettiler.

 

Kervan, Azizle aynı yolu izledi. İlk olarak, Kervan Pamukkale kentindeki Hierapolis antik Kenti'nde bulunan Aziz Philip'in Mezarından başladı. Ardından kervan, haç yolu adı verilen merdivenleri çıkarak köprüyü geçti. Ve bu şekilde hacı oldurlar. Sonunda kervan türbenin bulunduğu bölgeye ulaştı ve orada dua ettiler. Kervan üyelerinden Lucca fioratti, yaptığı açıklamada bu ziyaretten dolayı çok heyecanlı olduklarını söyledi. Dedi ki: "Burada olmak bizim için çok anlamlı."

 

Bu deneyimden bahseden Lucca, köklerini keşfetmek ve aynı zamanda hac yapmak için yüz yetmiş kişilik bir grup halinde geldiklerini söyledi. İlk Hıristiyanların yaşadığı yerleri görmekten büyük heyecan duyduklarını sözlerine ekledi. Aziz Philip'in izinden giderek Laodikya'yı ziyaret edeceklerini ve Efes'teki yolculuklarını tamamlayacaklarını söylemeye devam etti.

 

Bu ziyarete katılan kafilenin bir diğer üyesi Antonio Lomare da bu konudaki görüşünü paylaşarak, "İtalya'da bile bu kadar iyi korunmuş bir tiyatro görmek zor. Bu beni şaşırttı hem de çok mutlu etti."

Kaynak:http://www.dha.com.tr/kultur-sanat/italyan-turistler-aziz-philipin-mezarini-ve-martyrion-kilisesisini-ziyaret-etti-2604450
 

485 Yıldır Devam Eden Festival: Mesir Macunu Festivali

485 yıllık geçmişiyle ülkemizin köklü geleneklerinden biri olan Uluslararası Manisa Mesir Macunu Festivali ile baharın gelişini müjdeleyen Nevruz bu yıl da büyük bir coşkuyla kutlanacak. Uluslararası Manisa Mesir Macunu Festivali’nin geleneksel mesir karma töreni, 21 Mart Cuma günü Nevruz kutlamaları sonrasında gerçekleştirilecek.

image.png

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
21.03.2025

 

UNESCO’nun Dünya Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi'nde yer alan Uluslararası Manisa Mesir Macunu Festivali kapsamında halka saçımı yapılacak tonlarca mesir macununun karma töreni, Sultan Cami Külliyesi’nde yapılacak. Geçmiş yıllarda olduğu gibi bu yıl da 21 Mart’ta baharın gelişinin sembolü Nevruz kutlamaları ve 485’incisi gerçekleştirilecek Uluslararası Manisa Mesir Macunu Festivali’nin karma töreni birlikte gerçekleşecek.

Nevruz kutlama etkinliği Cumhuriyet Meydanı’nda saat 10.30’da başlayacak. Nevruz ateşinden atlanacak, yumurta tokuşturma ritüeli gerçekleştirilecek ve halk oyunları gösterileri yapılacak. Kutlamalar, Akgedik Mahallesi’nde yapılacak fidan dikimi ile sona erecek.

YÜRÜYÜŞ İLE BAŞLAYACAK!

Uluslararası Manisa Mesir Macunu Festivali’nin, en önemli ritüellerinden biri olan karma töreni de aynı gün Sultan Camii Külliyesi’nde gerçekleştirilecek. Tören öncesinde, saat 11.15’te Valilik önünden kortej yürüyüşü başlayacak ve Sultan Camii’nde son bulacak. Mesir Macunu sayesinde şifa bulan Hafsa Sultan ve Mesir Macununu hazırlayan Merkez Efendi’yi temsil eden oyuncuların eşliğinde protokol üyeleri Manisalıları selamlayarak, Sultan Camii Külliyesi içerisinde yer alan Şifahane’nin önüne kadar yürüyecek. Burada protokol üyelerinin katılımıyla dualar eşliğinde mesir macunu karımı yapılacak.

Festival kapsamında, hazırlanan tonlarca mesir macunu, 27 Nisan Pazar günü Sultan Camii’nin minare ve kubbelerinden halka saçılacak. Ülkemizin kültürel mirasını yaşatmaya devam eden festival, bu yıl da on binlerce kişiyi bir araya getirecek.

Kaynak:https://bktmhaber.wixsite.com/bktm-haber/post/485-y%C4%B1ld%C4%B1r-devam-eden-festival

Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Gökhan Yazgı, "Geleceğe Miras uygulamaları ile farklı başlıklarda çok ciddi mesafeler alınmasının önünü açtık. Milli ve yerli bir yaklaşımla Türk arkeolojisinin altın çağını başlattık" dedi.

Türk Antikalarının Altın Çağı

image.png

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
20.03.2025

 

Geleceğe Miras Projesinin birinci yılı kapsamında kültür ve turizm Bakan Yardımcısı Gökhan Yazgı, Milli Kütüphane'de düzenlenen kazı başkanları toplantısına katıldı.Geleceğe miras projesi kapsamında Bakan Yardımcısı Yazgı, farkındalık yaratmayı ve binlerce yıllık geçmişi olan kültür varlıklarını ön plana çıkarmayı hedeflediklerini söyledi.Bakan Yardımcısı Yazgı, Türk yüzyılı vizyonuyla hayata geçirilen eski eserlerin korunmasına ilişkin projelerin Türk arkeolojisinin gelişimini hızlandırdığını ve uluslararası etkisini artırdığını sözlerine ekledi.Geleceğin mirası projesinden bahseden bakan yardımcısı, "Türkiye'nin zengin kültürel mirasının tüm dünyada büyük ilgi görmesini sağlamaktadır."Bakan Yardımcısı Yazıcı konuşmasına şöyle devam etti: Geşbekletepe, Efes ve Hattuşa gibi Dünya Mirası alanlarının yanı sıra son yıllarda yapılan yeni keşif ve kazılar Türkiye'yi Dünya arkeolojisinin merkezlerinden biri haline getirdi.Türkiye'de arkeolojik kazıları yıl boyunca sürdürülebilir hale getirerek uzun ömürlü ve verimli bir yapı oluşturduklarını belirten Yazgı, on iki aylık kazı programında Side antik Kenti'ni başarıya örnek olarak sundu.Side arkeoloji kentinden bahseden bakan yardımcısı şunları ekledi: Bakanlığın bütçesi ve lojistik desteği sayesinde 2022'den bu yana bakım, onarım ve çevre düzenleme çalışmaları büyük çapta yürütülüyor. Yazıgı, restorasyon çalışmalarının kentin tarihi hakkında önemli bilgilerin ortaya çıkmasına yardımcı olduğuna dikkat çekti.Bakan Yardımcısı Sayın Yazgı, bakanlığın Ekim 2023'ten bu yana hayata geçirdiği "geleceğe miras" projesinin Eski Side şehrinde elde edilen başarılardan ilham aldığını söyledi.Bakan yardımcısı şunları ekledi: "Türk Arkeolojisinin Altın Çağına ulusal ve özgün bir yaklaşımla başladık.". Geleceğe miras projesi ile arkeolojik kazı ve restorasyon çalışmalarının iyileştirilmesi ve hızlandırılması, bilimsel araştırmaların desteklenmesi, istihdam olanaklarının artırılması ve turizmin geliştirilmesi gibi çeşitli alanlarda çok geniş mesafelerin önünü açtıklarını söyledi.Projenin başarısını kanıtlayan ilk sonuçları Bay Yazigi sundu. Bakanlığın Türkiye genelinde bulunan toplam 224 sondaj sahasını geleceğe yönelik projenin mirasına dahil ettiğini söyledi. Bakan, bakanlığın 4 yıl içinde son 60 yılda yapılan çalışmalara eşdeğer ilerleme kaydetmeyi hedeflediğini de sözlerine ekledi. Bakanlık çok geniş oranlarda lojistik ve mali destek sağlıyor.

image.png

ÜÇ BİNDEN FAZLA İŞÇİ İSTİHDAM ETMEK

Yazı, konuşmasında 2024 yılında geleceğe miras projesinin faaliyetlerine 6 milyar TL bütçe ayrıldığına değinerek, "Yıl sonunda gerçekleştirilen kazı, peyzaj ve restorasyon gibi tüm faaliyetlerimizde toplam 3,4 milyar TL kullanıldı kazı alanlarında.Bakan yardımcısı ayrıca projenin sonuçlarını ve bundan elde edilen hem insani hem de maddi çeşitli kazanımları paylaştı. Bu proje sayesinde sadece 2024'te proje üzerinde çalışmak üzere iki binden fazla uzman ve üç binden fazla çalışanın sağlandığını söyledi. Altı binden fazla arkeolojik buluntu keşfedildi ve bilimsel yayınlarla arkeoloji dünyasına getirildi. Ayrıca arkeolojik alanlarda yürütülen restorasyon ve çevre düzenleme çalışmaları kapsamında 33 uygulama çalışması başlatılmış ve dokuz uygulama çalışması fiilen tamamlanmıştır. Miras projemizin geleceğe yönelik tüm aşamaları tamamlandığında arkeolojik değerlerimizin büyük çoğunluğunda kazı, restorasyon ve çevre düzenlemeleri gerçekleştirilmiş olacaktır. Bu proje sayesinde yeni güzergahlar ve kültürel destinasyonlar oluşturuldu. Tüm bu başarılar, Türkiye'nin dünya çapında kültür turizmindeki payının önemli ölçüde artmasına katkıda bulunacaktır.

300 BİNDEN FAZLA ZİYARETÇİYİ

Bakan Yardımcısı Yazgı; ayrıca, Türkiye'nin gece müzeciliği pratiğini seven üç yüz binden fazla ziyaretçiyi ağırladığını ve bunun sadece bu projenin lansmanının ilk yılında olduğunu söyledi. Sayın Yazgı, 2025 yılında bu uygulamayı yapılandırarak daha fazla ziyaretçiye ulaşmayı hedeflediklerini söyleyerek sözlerini tamamladı.

kAYNAK:http://www.dha.com.tr/kultur-sanat/bakan-yardimcisi-yazgi-turk-arkeolojisinin-altin-cagini-baslattik-2603820
 

Beethoven'ın ölümünün ardındaki gerçek: 200 yıllık bir gizemi çözmek

Ludwig van Beethoven, klasik müziğin efsanevi ismi. Ölüm nedeni uzun zamandır bilim adamlarını şaşırtan müzisyen. Son zamanlarda, Beethoven'ın ölümünden iki yüz yıl sonra, bilim adamları ünlü bestecinin saç örneklerini analiz ettiler. Analizler sadece iki yüz yıl boyunca gizem olarak kalan ölüm nedenini değil, aynı zamanda ailesiyle ilgili asıl bilinmeyeni de ortaya çıkardı.

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
20.03.2025

 

image.png

Elbette Alman besteci Ludwig van Beethoven vasiyetini ölümünden önce yazmıştı. Beethoven vasiyetinde hastalığının kamuoyuna açıklanmasını istedi.Beethoven'ın ölümünden iki yüzyıl sonra ve vasiyetini yerine getirmek için bir grup araştırmacı, bestecinin saç örneklerini genetik olarak analiz etti.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Max Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü'nden biyokimyacı Johannes Krause, 2023'te araştırma sonuçlarını paylaşırken bu analizleri Beethoven'ın saç örnekleri üzerinde yürütmenin temel hedeflerinden bahsetti. Dedi ki: "Asıl amacımız Beethoven'ın sağlık sorunlarını vurgulamaktı. Özellikle, 20 yılın ortasından itibaren kademeli işitme kaybını ve 1818'de tamamen sağır olmasına neyin neden olduğunu anlamak istedik.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

"Beethoven bir kez bile işitme duyusunu kaybetmedi. Yirmili yaşlarının başında işitme sorunları ortaya çıkmaya başladı. Önce kulak çınlamasından rahatsız olmaya başladı. Sonra yüksek seslere karşı bir duyarlılığa dönüştü. Ardından yüksek frekanslı sesleri duyamama. Ve son olarak tam işitme kaybı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İşitme kaybının yanı sıra, bettenoven başka sağlık sorunlarından da muzdaripti. Bu sağlık sorunlarından biri, 22 yaşından beri şiddetli karın ağrısı ve kronik ishal nöbetleri geçirmesidir. Karaciğer hastalığının belirtileri ölümünden altı yıl önce ortaya çıkmaya başladı. Klasik müzik dehası 56 yaşında öldüğü için bu bozukluğun nispeten genç yaşta ölümüne katkıda bulunduğuna inanılıyordu.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

2007 yılında, Beethoven'e ait olduğu sanılan bir saç teli üzerinde yapılan adli inceleme, kurşun zehirlenmesinin ölümünü hızlandırmış olabileceğini ortaya koymuştu. O dönemde kurşun içeren kaplardan içecek tüketmek ve tıbbi tedavilerde kurşun kullanımı yaygındı, dolayısıyla bu sonuç şaşırtıcı değildi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

2023'te yayınlanan son çalışmanın sonuçları, Beethoven'ın kurşun zehirlenmesi nedeniyle ölüm teorisini çürütmeye geldi. Araştırmacılar, incelenen saç örneğinin aslında Beethoven'a değil, bilinmeyen bir kadına ait olduğunu söyledi. Araştırmacılar, daha güvenilir ve Beethoven'a ait olduğunu söyledikleri diğer saç örneklerini analiz ettiler. Bulgular, Beethoven'ın hepatit B enfeksiyonundan ölmüş olabileceğini gösteriyor. Araştırmacılar, bu enfeksiyonun alkol kötüye kullanımı ve diğer risk faktörleriyle birlikte bestecinin karaciğer hastalığını şiddetlendirdiğine inanıyor.Ancak diğer sağlık sorunlarının nedenleri hâlâ net değil. Krause, "Beethoven'in sağırlığı veya mide-bağırsak sorunlarının kesin sebebini belirleyemedik" dedi.Bu sonuçlarla birlikte araştırma sırasında ortaya çıkan şaşırtıcı bir sonuç daha var. Beethoven'ın saç örneklerinden elde edilen Y kromozomu, yaşayan erkek akrabalarının genetik bilgileriyle karşılaştırıldığında bir tutarsızlık ortaya çıktı.Bu durum, Beethoven'in babasının soy hattında, 1572 yılında Belçika'nın Kampenhout kentinde doğan Hendrik van Beethoven ile 1770'te Almanya'nın Bonn kentinde doğan Ludwig van Beethoven arasındaki yedi nesilde, evlilik dışı bir ilişkinin yaşandığını gösteriyor.

Kaynak: https://www.aydinlik.com.tr/fotogaleri/gizem-200-yil-sonra-cozuldu-beethovenin-olumunun-ardindaki-gercek-ortaya-cikti-515942
 

image.png
image.png
image.png
image.png
image.png

Yunan Sanatçı Georgiadis “Mitoloji II: Kişisel Bir Mitoloji” Sergisiyle İstanbul Concept’te

İstanbul Concept, uluslararası üne sahip Yunan sanatçı Andreas Georgiadis’in yeni sergisi “Mitoloji II: Kişisel Bir Mitoloji”yi 21 Mart – 25 Nisan 2025 tarihleri arasında sanat tutkunlarıyla buluşturacak. Sergi, sanatçının mitolojik unsurları kişisel yorumlarıyla bir araya getirdiği eserleriyle dikkat çekiyor. Sanatseverler için eşsiz bir deneyim sunması beklenen bu sergi, kaçırılmaması gereken bir etkinlik olacak.

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
20.03.2025

 

image.png

Georgiadis, tamamı pamuk kâğıt üzerine renkli mürekkeplerle boyanmış 24 eseriyle, kişisel anılarının, deneyimlerinin ve ilham kaynaklarının izini sürerken, sanat ve hafıza ilişkisini derinlemesine ele alıyor.

 

İstanbul’daki dördüncü kişisel sergisini açmaya hazırlanan Georgiadis, daha önce C. P. Cavafy’ye Rapor adlı sergisiyle büyük yankı uyandırmış, izleyicileri Kavafis’in dizeleri eşliğinde edebi ve görsel bir yolculuğa çıkarmıştı. Sanatçının yeni sergisi ise bu defa bireyin kolektif bilinçaltıyla kurduğu bağa odaklanıyor. Georgiadis, mitlerin nasıl kişisel bir anlatıya dönüşebileceğini, gerçek yaşam deneyimlerinin hayali manzaralarla nasıl iç içe geçtiğini ve sanatın bu anlatıları nasıl görünür kıldığını eserleri aracılığıyla gözler önüne seriyor.

 

Sanatçının yeni serisinde İstanbul’a duyduğu derin sevgi ve bağlılık, şehir mekânlarının seçimiyle de kendini gösteriyor. Genellikle popüler turistik bölgeler yerine, Cihangir, Fatih, Kadıköy, Üsküdar ve Yeniköy gibi İstanbul’un farklı karakterlere sahip semtlerine odaklanan Georgiadis, bu mahallelerin atmosferini, tarihini ve insan hikâyelerini kendine özgü renk paletiyle yeniden yorumluyor. Bu mekânlar, sanatçının hafızasında birer sembole dönüşerek, kişisel mitolojisinin ayrılmaz birer parçası haline geliyor.

Sanat üzerinden şiirsel bir anlatı

Georgiadis’in eserleri, yalnızca şehir ve insan ilişkisini değil, aynı zamanda edebiyat ve sinema gibi farklı anlatı biçimleriyle kurduğu güçlü diyaloğu da yansıtıyor. Sanatçının “kişisel mitolojisi” içinde Luigi Pirandello, George Seferis, Kiki Dimoula, Attilâ İlhan, Murathan Mungan, Andrei Tarkovsky, Paolo ve Vittorio Taviani, Paolo Sorrentino gibi edebi ve sinemasal dünyaların ustalarına yapılan göndermeler, görsel anlatımını derinleştiriyor. Eserlerinde figürler zamanla silikleşerek hafızada erirken, mekânlar simgelere dönüşüyor ve mürekkep, sanatçının kişisel ve evrensel anlatılarını bir araya getiren bir aracı haline geliyor.

 

Sanatçının metodik ama aynı zamanda sezgisel yaklaşımı, her eserinde kendini hissettiriyor. Georgiadis, sanatında yalnızca görüneni belgelemeyi değil, duyguları, mimari parçaları ve insan varlığını damıtarak bir anlatı oluşturmayı amaçlıyor. Bu anlatı, yalnızca bireysel değil, aynı zamanda kültürel ve tarihsel mirasa da bir saygı duruşu niteliği taşıyor.

 

 

Joseph Campbell’in “Mitler kamusal rüyalardır, rüyalar ise kişisel mitlerdir.” sözünden ilhamla yola çıkan bu sergi, hafızanın, mekânın ve bireysel anlatının sanatsal bir mitolojiye nasıl evrilebileceğini keşfetmek isteyen herkesi Istanbul Concept Gallery’ye davet ediyor.

Kaynak:https://bktmhaber.wixsite.com/bktm-haber/post/yunan-sanat%C3%A7%C4%B1-georgiadis-mitoloji-ii-ki%C5%9Fisel-bir-mitoloji-sergisiyle-i-stanbul-concept-te

CRR Sahnesi 19 Mayıs'ta kapılarını gençlere açıyor.

Her yıl 19 Mayıs'a denk gelen Atatürk anma ve  gençlik ve Spor Bayramı'nın yıldönümü kutlamaları vesilesiyle; İstanbul Büyükşehir Belediyesi konser salonu Cemal Reşit Rey (CRR), konser salonunu genç müzisyenlere açma kararı aldı. Bu özel konsere katılmak için İstanbul'da yaşayan genç sanatçılar, konservatuvardaki lisans öğrencileri veya müzik yeterliliğine sahip eşdeğerleri başvurabilir. Konser oda müziği ile koordineli olarak gerçekleştirilecektir. 31 Mart Pazartesi, saat beşe kadar başvuru için son tarih olarak belirlendi.

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
19.03.2025

 

image.png

Törenin organizatörü, Atatürk anma ve gençlik ve spor Bayramı'na denk gelen ondokuz Mayıs törenine katılım koşullarını açıklamıştı. Koşullar şöyleydi: Konsere sadece İstanbul'da yaşayan veya müzik ve sanat Enstitüsü'nde okuyan gençler katılabilir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi konser salonu Cemal Reşet Rey de katılımcıların yaşını on altı ile yirmi üç yıl arasında belirledi. Törenin yalnızca (1 Ocak 2002 - 1 Ocak 2009) arasında doğan kişilerin katılmasına izin verilecek. Son şart şudur : müzisyenlerin gruplar oluşturmasına izin verilir. Her gruptaki kişi sayısı iki ile dokuz arasında değişir.

image.png

Önceki koşullara ek olarak; Konserin organizatörü, konsere katılan her grubun öncelikle özgeçmişini sisteme yüklemesinin yanı sıra performanslarının video kaydını paylaşması ve konserde gerçekleştirmek istedikleri eserleri belirterek on beş ile yirmi dakikayı geçmeyen bir repertuvar sunması gerektiğini söyledi.Organizatörler ayrıca kayıtların hücum kayıt yöntemi kullanılarak yapılması gerektiğini de belirttiler (tüm çalışma herhangi bir kesinti ve düzeltme yapılmadan bir kerede yapılmalıdır). Değerlendirme kurulu tarafından sanatçıların doğal performanslarının doğru bir şekilde incelenmesi mümkün olacağından bu önlemler katılımcıların yararınadır.

Kaynak:https://www.haberturk.com/19-mayis-ta-crr-sahnesi-genclere-aciliyor-3774986
 

CRR Sahnesi 19 Mayıs'ta kapılarını gençlere açıyor.

Her yıl 19 Mayıs'a denk gelen Atatürk anma ve  gençlik ve Spor Bayramı'nın yıldönümü kutlamaları vesilesiyle; İstanbul Büyükşehir Belediyesi konser salonu Cemal Reşit Rey (CRR), konser salonunu genç müzisyenlere açma kararı aldı. Bu özel konsere katılmak için İstanbul'da yaşayan genç sanatçılar, konservatuvardaki lisans öğrencileri veya müzik yeterliliğine sahip eşdeğerleri başvurabilir. Konser oda müziği ile koordineli olarak gerçekleştirilecektir. 31 Mart Pazartesi, saat beşe kadar başvuru için son tarih olarak belirlendi.

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
19.03.2025

 

image.png

Törenin organizatörü, Atatürk anma ve gençlik ve spor Bayramı'na denk gelen ondokuz Mayıs törenine katılım koşullarını açıklamıştı. Koşullar şöyleydi: Konsere sadece İstanbul'da yaşayan veya müzik ve sanat Enstitüsü'nde okuyan gençler katılabilir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi konser salonu Cemal Reşet Rey de katılımcıların yaşını on altı ile yirmi üç yıl arasında belirledi. Törenin yalnızca (1 Ocak 2002 - 1 Ocak 2009) arasında doğan kişilerin katılmasına izin verilecek. Son şart şudur : müzisyenlerin gruplar oluşturmasına izin verilir. Her gruptaki kişi sayısı iki ile dokuz arasında değişir.

image.png

Önceki koşullara ek olarak; Konserin organizatörü, konsere katılan her grubun öncelikle özgeçmişini sisteme yüklemesinin yanı sıra performanslarının video kaydını paylaşması ve konserde gerçekleştirmek istedikleri eserleri belirterek on beş ile yirmi dakikayı geçmeyen bir repertuvar sunması gerektiğini söyledi.Organizatörler ayrıca kayıtların hücum kayıt yöntemi kullanılarak yapılması gerektiğini de belirttiler (tüm çalışma herhangi bir kesinti ve düzeltme yapılmadan bir kerede yapılmalıdır). Değerlendirme kurulu tarafından sanatçıların doğal performanslarının doğru bir şekilde incelenmesi mümkün olacağından bu önlemler katılımcıların yararınadır.

Kaynak:https://www.haberturk.com/19-mayis-ta-crr-sahnesi-genclere-aciliyor-3774986
 

CRR Sahnesi 19 Mayıs'ta kapılarını gençlere açıyor.

Her yıl 19 Mayıs'a denk gelen Atatürk anma ve  gençlik ve Spor Bayramı'nın yıldönümü kutlamaları vesilesiyle; İstanbul Büyükşehir Belediyesi konser salonu Cemal Reşit Rey (CRR), konser salonunu genç müzisyenlere açma kararı aldı. Bu özel konsere katılmak için İstanbul'da yaşayan genç sanatçılar, konservatuvardaki lisans öğrencileri veya müzik yeterliliğine sahip eşdeğerleri başvurabilir. Konser oda müziği ile koordineli olarak gerçekleştirilecektir. 31 Mart Pazartesi, saat beşe kadar başvuru için son tarih olarak belirlendi.

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
19.03.2025

 

image.png

Törenin organizatörü, Atatürk anma ve gençlik ve spor Bayramı'na denk gelen ondokuz Mayıs törenine katılım koşullarını açıklamıştı. Koşullar şöyleydi: Konsere sadece İstanbul'da yaşayan veya müzik ve sanat Enstitüsü'nde okuyan gençler katılabilir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi konser salonu Cemal Reşet Rey de katılımcıların yaşını on altı ile yirmi üç yıl arasında belirledi. Törenin yalnızca (1 Ocak 2002 - 1 Ocak 2009) arasında doğan kişilerin katılmasına izin verilecek. Son şart şudur : müzisyenlerin gruplar oluşturmasına izin verilir. Her gruptaki kişi sayısı iki ile dokuz arasında değişir.

image.png

Önceki koşullara ek olarak; Konserin organizatörü, konsere katılan her grubun öncelikle özgeçmişini sisteme yüklemesinin yanı sıra performanslarının video kaydını paylaşması ve konserde gerçekleştirmek istedikleri eserleri belirterek on beş ile yirmi dakikayı geçmeyen bir repertuvar sunması gerektiğini söyledi.Organizatörler ayrıca kayıtların hücum kayıt yöntemi kullanılarak yapılması gerektiğini de belirttiler (tüm çalışma herhangi bir kesinti ve düzeltme yapılmadan bir kerede yapılmalıdır). Değerlendirme kurulu tarafından sanatçıların doğal performanslarının doğru bir şekilde incelenmesi mümkün olacağından bu önlemler katılımcıların yararınadır.

Kaynak:https://www.haberturk.com/19-mayis-ta-crr-sahnesi-genclere-aciliyor-3774986
 

Eskişehir'de beşinci Uluslararası Piyano Günleri'nin açılışında Mozart'ın müziğinin yeniden canlanması.

İki piyanist, Gülsin Onay ve Oytun Eren, en çarpıcı eserlerden birinde bir araya gelecekler. İki piyanist, zarif ve keyifli Mozart melodileriyle süslenmiş en iyi eserlerinden birinde ahenkli uyumlarıyla seyirciyi memnun edecek.

image.png

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
19.03.2025

 

Anadolu Üniversitesi konservatuarı tarafından düzenlenen beşinci Uluslararası Piyano Günleri'nin Eskişehir'de açılışı özel bir gün olacak. Açılış töreninde ünlü piyanist ve devlet sanatçısı Gülsin Onay yer alacak. Açılış ayın yirmi Dördüncü Mart'ta olacak. Konseri, uzman piyanist Onay ile piyano bölüm başkanı profesör Oytun Eren arasındaki işbirliğidir. İki piyanonun Mozart'ın konçertosu K. üç yüz altmış beşi yorumlayacak. Sanatçılara, Şef Murat Sümer yönetimindeki Ankara Çoksesli Müzik Derneği oda Orkestrası eşik edecek.

MOZART’IN BÜYÜLÜ DÜNYASINA DAVET

Bu eser, iki piyanonun birbiriyle uyumlu diyaloglarını sunan en çarpıcılardan biri olarak kabul ediliyor. Sanatçılar arasındaki uyumun yanı sıra performans Mozart'ın zarif ve neşeli melodileriyle süslenecek.Festivalin başlangıcının Gülsin Onay ve Oytun Eren gibi seçkin müzisyenlerin varlığıyla harika bir başlangıç olması bekleniyor. Seyirciler bir yandan sanatçıların uyumunun, becerilerinin ve oyun tekniklerinin, diğer yandan Mozart'ın müzik bestelerinin keyfine varacaklar. Ankara'da Çoksesli Müzik Derneği Oda Orkestrasının bulunmasının yanı sıra. Bu üçlü kombinasyon Eskişehir'deki Uluslararası Piyano Günleri'nin açılış töreninde harika bir atmosfer yaratacak. Klasik müzikseverler, onları Mozart'ın büyülü dünyasına götürecek sanatçıların performanslarının tadını çıkarmaya davet ediliyor.

Kaynak:https://www.aydinlik.com.tr/haber/eskisehirde-mozart-ruzgari-gulsin-onay-ve-oytun-eren-festivalin-acilisinda-515717
 

2026 Oscar Ödüllerini Bir Komedyen Sunacak!

Gelecek yıl 98'incisi düzenlenecek Oscar Ödülleri'nin sunuculuğunu komedyen Conan O'Brien'ın üstleneceği açıklandı!

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
19.03.2025

 

image.png

Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi, gelecek yıl 15 Mart’ta düzenlenecek 98’inci Oscar Ödülleri törenini sunucu ve komedyen Conan O’Brien’ın sunacağını duyurdu. O’Brien, bu yıl gerçekleşen Oscar töreninin sunuculuğunu da üstlendi.Kendiyle dalga geçtiği absürt komedi tarzıyla bilinen O’Brien, 28 yıllık kariyerine 2021’de son verdikten sonra ‘Conan O’Brien Must Go’ adlı seyahat programıyla yeniden ekrana döndü.O'Brien kariyeri boyunca 31 Emmy ödülüne aday gösterildi ve bunlardan beşini kazandı.Academy CEO'su Bill Kramer ve Academy Başkanı Janet Yang, komedyenin Oscar sahnesine geri döneceğini açıklarken O’Brien, “Gelecek yıl Oscarlara ev sahipliği yapmamın tek nedeni, Adrien Brody'nin konuşmasını bitirdiğini duymak istiyorum” ifadelerini kullandı.

Kaynak:https://bktmhaber.wixsite.com/bktm-haber/post/2026-oscar-%C3%B6d%C3%BCllerini-bir-komedyen-sunacak

image.png

Filistin belgeseli 'başka toprak yok' gösteriminin ardından olumlu geri dönüşler almayı başardı. En iyi belgesel Oscar'a Ödülü'nü kazanan film, Filistinlilerin İsrail'in yıkım ve sürgün politikalarına karşı mücadelesini anlatıyor. Şu anda film Amerika Birleşik Devletleri'nde engellerle karşı karşıya. Miami Beach belediye başkanı filmi tek taraflı propaganda olarak nitelendirdi. Belediye başkanı, filmin finansmanını keserek gösterimini durdurmazsa "O Cinema" adlı bağımsız sinemayı tehdit etti. Sinemanın CEO'su, konuşma Özgürlüğünü savunarak gösteriyi iptal etmeyeceğini açıkladı.

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
18.03.2025

 

"Başka toprak yok", yılın en iyi Belgesel film dalında Oscar Ödülü'nü kazanan Filistin belgeseli. Film, Filistinlilerin İsrail ordusunun izlediği yıkım ve sürgün politikalarına karşı mücadelesini anlatıyor. Film, gösterimini engellemek için Amerika Birleşik Devletleri'nde engellerle karşı karşıya. Bu önlemlerden biri Miami belediye başkanının yaptığı şeydir. Miami Beach Belediye Başkanı Steven miner, belgeselin bağımsız sinema "O Sinema" ya karşı gösterilmesini önlemek için önlemler aldı. Miner, sinema faaliyetlerine son vermek amacıyla

Bağımsız Sinema Vakfı üzerinde mali ve idari baskı uyguladı.

OSCAR’LI BELGESELİ ENGELLENME ÇABASI

Independent gazetesindeki habere göre. Amerika Birleşik Devletleri'nde büyük bir distribütör bulamamış olmasına rağmen, Filistin belgeseli "başka toprak yok" bir yandan bağımsız sinemalara ilgi çekmeye devam ediyor. Ancak diğer yandan bazı çevrelerden sert bir tepkiyle karşı karşıya. İsrail gazetesi Haaretz tarafından yayınlanan bir rapora göre: Yahudi kökenli Miami miner belediye başkanı, filmi gösteren sinema salonunu kapatmaya çalışıyor. Rapor, Belediye Başkanı Miner'in finansman faturasına baskı yaptığını da ekliyor. Halka açık alanda " O sinema " kira sözleşmesini iptal etmekle tehdit ettiği ve kuruma tahsis edilen fondan 40 bin doları kestiği yer. Belediye başkanı belgeselin Yahudi karşıtı olduğunu iddia ediyor ve bu konudaki taleplerini Çarşamba günü yapılacak belediye meclisi toplantısına götüreceğini de duyurdu.

image.png

Filistin belgeselinin İsrail ablukası: "başka ülke yok."

‘KENTİN DEĞERLERİYLE UYUMLU DEĞİL’

Bağımsız sinemaya daha fazla baskı yapmak ve filmin gösterimini iptal etmeye zorlamak için Miami belediye başkanı, Miami Beach'in Yahudi cemaatinin nüfus yoğunluğunun en yüksek olduğu bölgelerden biri olduğunu vurguladığı "O Cinema" CEO'su Vivian Marthell'e bir mektup gönderdi ABD'de. Miner, belgeselin tek taraflı propaganda içerdiğini söyledi. Miner, "Bu film, Yahudilere şehrimizin ve sakinlerinin değerleriyle bağdaşmayacak şekilde bir saldırıdır"diye ekledi.

SİNEMA CEO’SU GERİ ADIM ATMADI

American Associated Press'e yaptığı açıklamada, O Cinema CEO'su Vivian marthell şunları söyledi: "başlangıçta miner'in talebini memnuniyetle karşıladı, ancak daha sonra gösteriyi iptal etmenin ifade özgürlüğüne aykırı olacağına karar verdi. "Sanatın sansürlenmemesi gerektiğine inanıyoruz. Film önemli bir perspektifi yansıtıyor ve izleyiciye kendi değerlendirmelerini yapma fırsatı veriyor ". dedi. Marthell, belediyenin baskısına rağmen gösteriyi sonuna kadar sunmaya devam etme kararı aldıkları sonucuna vardı.

TARTIŞMALARIN GÖLGESİNDE GÖSTERİM

Miami Beach'te belgesel üzerine başlayan tartışmanın, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki gösterim sürecini etkilemesi bekleniyor. Bununla birlikte, Filistinli "başka toprak yok" filminin bağımsız sinemalarda gösterilmesine artan bir ilgi olduğu söylenmelidir. Ve bu, yerel yönetimlerin gösterimleri siyasi ve mali baskıyla engelleme girişimlerine rağmen. Dikkat şimdi Çarşamba günü yapılacak olan Miami belediye meclisi toplantısına yöneliyor. Meclis tarafından verilecek kararın sanatın ifade özgürlüğü üzerindeki sınırlarını nasıl şekillendireceğini merakla bekliyor.

Kaynak:https://www.karar.com/kultur-sanat-haberleri/filistindeki-ihlalleri-anlatan-baska-ulke-yok-en-iyi-belgesel-1942872
 

                                                                                                                                                                                                           

​üleşme, Oyun Laboratuvarı yeni üretimi halkın önünde. 

Tiyatro gösterisi Übüleşme' nin bu sezonun en farklı deneyimlerinden biri olacağı bir aday. Özellikle bu saçma dünyayı merak edenler için. Gösteri Arzu Turan, Ezgi Uzşen ve Nazan Yerli tarafından gerçekleştirilecek.

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
18.03.2025

 

b227d9_3c9be3a4c2174ec187598028a3522c72~mv2.png

Bu eser Fatih Pazvantoğlu tarafından yazılıp yönetilmektedir. Eser, Hazal Çevik tarafından Fransızca'dan çevrildiği için aslen Fransızcadır. Oyun biraz felsefidir, çünkü oyunda Balkan Koleda ritüelini (Bocuk Gecesi) merkeze alarak korkunun ontolojisinin sorgulanması söz konusudur. Übüleşme oyunu eşsiz bir deneyimdir. Bir yandan seyirciyi rahatsız ederken, diğer yandan oyuncuların acımasız ve şaşırtıcı bir mizah anlayışıyla harmanlanmış iğrenç performansıyla onu güldürüyor.

image.png

Oyun laboratuvarı tiyatro ekibi, yenilikçi ve yaratıcı bir ekip. Oyun Laboratuvarı, alanında farklı düşünen oyuncu, tasarımcı ve yönetmenlerden oluşan ekibiyle, süreç içinde seyirciyle birlikte öğrenerek araştırma çalışmaları yürüten, sınırların ötesinde, çağdaş dünya halklarına farklı ifade biçimleri sunan kolektif bir tiyatro olmayı hedefliyor.Oyunda Arzu Turan, Ezgi Uzşen ve Nazan Yerli rol alıyor. Felsefesi ile farklı oyunlardan biridir; Bu saçma dünyayı merak edenlere ithaf edilecektir. Bu nedenle, Übüleşme oyununun sezonun en farklı deneyimlerinden biri olması muhtemeldir.

Oyunu nerede ne zaman izleyebilirsiniz?

📍 16 Mart Pazar – Aralık Sahne, Çankaya, Ankara

📍 18 Mart Salı – Taksim Ara Sahne, Beyoğlu, İstanbul

📍 24 Mart Pazartesi – Avlu Sanat Performans, Eskişehir Süre: Tek perde, 55 dakika

Oyunun Künyesi

📜 Yazan: Alfred Jarry

Çeviren: Hazal Çevik

Uyarlayan & Yöneten: Fatih PazvantoğluGrotesk

Eğitmeni: Yasin Yürekli

Oyuncular: Arzu Turan, Nazan Yerli, Ezgi Uzşen

Reji Asistanları: Pınar İdil Sever, Nilüfer Arat, Onat Uğantaş

Görsel Tasarım: Doğa Can ErtürkVide Tasarım&Fotoğraf:Onat

Uğantaş

Video Uygulama: Berkcan Uzun

Kostüm: Zeynep Kayamaz

Kaynak:https://bianet.org/haber/oyun-laboratuvari-yeni-yapimi-ubulesme-ile-seyirci-karsisinda-305499
 

Değerler Konulu ‘Gölgenin Arkasındaki’ Sergisi Sanatseverle Buluşuyor

Hüsamettin Koçan’ın Galeri Merkür’de açılan sergisi, 19 Nisan’a kadar sürecek ve serginin gelirleri Bayburt’taki Baksı Müzesi’nin projesi olan “Kadın Eğitimi Merkezi”ne bağışlanacak.

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
18.03.2025

 

image.png

Ressam ve akademisyen Prof. Dr. Hüsamettin Koçan bahar merhaba diyor ve sanatseverlerle “Gölgenin Arkasındaki” sergisiyle buluşuyor. Değerlerle dolu olan bu sergide Prof. Dr. Hüsamettin Koçan Bayburtlu kadınların yaratıcılık ve sabırla ürettikleri geleneksel üretimleri kendi özgün sanat diliyle harmanlıyor. Kadınların boncuk örgü tekniğini çağdaş bir yorumla yeniden ele alan Koçan, tığ işlerin yerleştiği saçları, Anadolu’da ekmek ve yemek pişirilen bu formu hem kadınların ekmek ve yemek yaptıkları hem de bu tığ örgüler aracılığıyla ekmeklerini kazandıkları bir form olarak yeniden yorumluyor. Koçan, Bayburtlu kadınların kendi arzuları doğrultusunda boncuk örgülerinden “güneş” motifleri yaratmak istemesiyle ortaya bir güneş senfonisi çıkardıklarını vurguluyor.

Sergi Gelirleri Kadın Eğitim Merkezine Bağışlanacak!

Bayburt’ta kurduğu Baksı Müzesi’nde her zaman yerel kadın gücüne ve yaratıcılığına alan açtığını belirten Koçan, bu sergide de kadın dünyasına bir erkek eli olarak katkıda bulunuyor ve sergideki eserlerin belirli bir bölümünün gelirlerini Bayburt’taki Baksı Müzesi’nin projesi olan “Kadın Eğitimi Merkezi”ne bağışlıyor.

Kadın İstihdam Merkezi İnşa Ediyoruz.

Koçan, “Türkiye’deki en büyük sorunumuz özellikle doğuda, kadınların üretim dışında tutulması meselesidir. Asıl mesele o. Bu nedenle de biz zaten bir kadın istihdam merkezi inşa ediyoruz. Bu sergi, o fikrin bir sonucu. Kadınlar boncuk işi yapalım, tığ işi yapalım dediler, biz de atölyemizde herkes bir güneş yapsın dedik ve onlar güneşlerini yaptılar. ‘Güneşin Peşinde’ diye bir dizi oluşturduk ve bu sergiye de kadının o yoğun emeğini kattık. Böylece zanaat ve sanatı birleştirdik” diyor. Koçan, “Halk sanatlarına biz oldum olası hiç objektif bakmadık” diyor, “Köprülerin de yıkılması lazım” diye de ekliyor. “Kadında böyle bir temel var. ‘Gel Zaman Git Zaman’ sergisinde de yan yana koyduk, yayladaki kadın kentteki kadar yaratıcı, kreatif. Onun için bu hiyerarşiye de zaten benim bir itirazım var. Bu üst sanat dedikleri var ya, üst müs yok. Öyle hiyerarşi yok. Art zamanlılık olabilir” diyerek sanata olan bakışını dile getiriyor.

Gölgenin Arkasındaki Gerçeklik

“Gölge, aslında bizim geriye doğru ittiğimiz şeyler. Biz kendimiz olmaktan daha çok gölgeler olarak kendimizi temsil etmeye yönlendirilmişizdir. Halbuki orada bir gerçeklik var. Ben o gerçekliğe ulaşmak istedim. Bu daha çok kadın gerçekliği. Bu daha çok zanaat ve çağımızın çatışması meselesidir. Bütün bu meselelerin arkasında telaffuz edilememiş olanları bir araya getirip anlamlı birkaç cümle kurmak meselesidir.”

Kaynak: daisynews6

Fotoğraflarda Kadıköy bölgesinin geçmişi

SEV Amerikan Koleji öğrencisi olan öğrenci Serra Çıkrıkçıoğlu, şehrin modernleşmesi nedeniyle ortadan kaybolan Kadıköy şehrinin geçmişine uzanan güzel zamanda bizi fotoğraf gezisine çıkarıyor.

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
17.03.2025

 

WhatsApp Görsel 2025-03-17 saat 10.55.06_f047f537.jpg

Sarah Çıkrıkçıoğlu, genç yaşına rağmen SEV Amerikan Kolejinde on birinci sınıf öğrencisidir. Ama sahip olduğu fotoğrafçılık hobisi sayesinde. Sarah, kamerasıyla Kadıköy şehrinin sokaklarında geçirdiği çocukluğunun bıraktığı izleri, en azını söylemek gerekirse ayırt edici görüntülerde toplayabildi. " Modernleşen Kadıköy'ün Ruhunda Geçmişin Kaybolan İzleri" sergisiyle gözlerimizi kamaştırdı. Sergide sunulan fotoğraflar bize Kadıköy' deki geleneksel zanaat kültürünün ve mahallenin dokusunun nasıl bir dönüşüm geçirdiğini gösteriyor.Fotoğraf sergisinde yayınlanan fotoğraflar hakkında konuşurken; Örneğin Serra Çıkrıkçıoğlu, bir zamanlar mahalle sakinlerinin buluşma noktası olan esnaf dükkanlarından bahsetti. Bu dükkanların yerini modern kafe ve restoranlar zinciri almıştır. Çıkrıkçıoğlu, Kadıköy'ün samimi ve insani dokusu da dönüşüm geçirdiği için dönüşümün sadece binalarla ilgili olmadığını ve fotoğraflarında dokunduğumuz şeyin bu olduğunu ekliyor. On üçüncü Mart       Perşembe günü SEV Amerikan Koleji'nde açılan sergide,

  sergiye katılan ziyaretçiler Kadıköy'ün değişmesiyle nostaljik      bir yolculuğa çıkarıldı.

Fotoğraf tutkusu

Fotoğrafçılığa olan tutkusuyla ilgili bir soruyu yanıtlayan Serra Çıkrıkçıoğlu, ilkokul yıllarında katıldığı bir kulüp etkinliğinde fotoğraf sanatına olan ilgisini keşfettiğini söyledi. Serra Çıkrıkçıoğlu şöyle bir cevap ekledi : “O gün kamerayı nasıl tutmam gerektiğini öğrendiğimde, gelecekte fotoğraf çekmeye ilgim olacağını düşünmemiştim. Ancak zaman içinde anı yakalamaya ve ölümsüzleştirmeye duyduğum tutkunun farkına vardım.” Memleketi ile ilişkisini anlatan Serra Çıkrıkçıoğlu, orada yaşadığı yıllar boyunca Kadıköy ile güçlü ve derin bir bağ kurduğunu söylüyor. Bu derneğin sergisi için bir ilham kaynağı olduğunu da ekliyor. Çıkrıkçıoğlu,“Küçükken halamla bale çıkışı gezdiğim Kadıköy sokaklarının, modernleşmenin getirdiği tüketim çılgınlığıyla kimliksiz tabelalar, zincir restoranlar ve üçüncü nesil kafelerle dolduğuna şahit oluyorum. Bu problem, benim için çok değerli olan semtin ruhunu etkiliyor. Bu değişime dikkat çekmek istedim.” diyor.

KÜLTÜREL MİRASI KORUMAK

WhatsApp Görsel 2025-03-17 saat 10.55.07_2bf9f97e.jpg

Çıkrıkçıoğlu, sergiyi, insanların modern dönüşüm kavramına ilişkin algılarını yanlış kısmında düşünmelerini ve değiştirmelerini sağlamak için bir fırsat olarak görüyor. Çıkrıkçıoğlu'na göre her değişiklik mutlaka doğru değildir. Çıkrıkçıoğlu, sergisinin bölgenin kültürel mirasını vurgulamak için bir fırsat olacağını umuyor. Çıkrıkçıoğlu, sergiyi ziyaret edenlerin Dönüşüm, Değişim, modernleşme ve kültürün korunması arasındaki dengeyi deşifre etmelerini istiyor. Çıkrıkçıoğlu hobi olarak çektiği fotoğrafları sergiye dönüştürmeyi hiç düşünmediğini söyleyerek bitirir. Ancak okuldaki arkadaşlarından ve öğretmenlerinden aldığı büyük destek nedeniyle bunu başardı.Modernleşme konusundaki bakış açısını anlatan Çıkrıkçıoğlu, "Modernleşme kaçınılmazdır, ancak bu süreç geçmişle bağlarını koparmadan gerçekleştirilmelidir." Kadıköy'ün ruhu sadece sokaklarında değil, insanlarında, dükkanlarında ve o dükkanların içindeki samimiyette saklı." Çıkrıkçıoğlu sergisinde insanları eski zanaat kültürünün izlerini kaybetmeden nasıl modernleşeceklerini sormaya davet ediyor. Ayrıca fotoğraflarının insanlara bu dönüşümü düşünmeleri için ilham vereceğini umduğunu söyledi.

SERGİ NİSAN’DA CKM’DE

Serra Çıkrıkçıoğlu’nun “Modernleşen Kadıköy’ün Ruhunda Geçmişin Kaybolan İzleri” sergisi Kadıköy Belediyesi'nin desteğiyle Caddebostan Kültür Merkezi'nde (CKM) 14-21 Nisan tarihleri arasında bir hafta boyunca sanatseverlerle buluşacak.

 

 

Kaynak:https://www.gazetekadikoy.com.tr/kultur-sanat/kadikoyun-gecmisine-fotograflarla-yolculuk
 

WhatsApp Görsel 2025-03-17 saat 10.55.07_9e38d351.jpg
b227d9_b9094c93e2eb4fb99e67b7859e29fbc1~mv2.png

EYÜP SULTAN'DA KITAP FUARI

 

 

 

Başlangıcından on beş gün sonra, şu anda İstanbul Eyüp Sultan Belediyesi'nde düzenlenen Kitap Fuarı, kitapseverlerin ve okumanın ziyaretçilerini ağırlamaya devam ediyor. Sergi birçok renkli etkinlik ve imza günü vaat ediyor. Eyüp Sultan Belediye başkanı Özman, Cumartesi günü sergiyi ziyaret ederek kitaplar ve etkinlikler hakkında bilgi aldı.

 

 

ERCAN ÇANKAYA

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
17.03.2025

 

Eyüp Sultan'da düzenlenen Kitap Fuarı, belediyeye özgü yıllık bir gelenektir. Sergi her yıl Ramazan ayında Zal Mahmud Paşa Külliyesi'nde düzenleniyor. Yine bu yıl 1 Mart'ta ramazan ayın başlamasıyla birlikte sergi açıldı. Sergi, ayın son gününe kadar renkli etkinlikler ve imza günleri ile devam edecek.

image.png

Yayıncıların sergiye ilk haftasındaki tepkisi, az sayıda ziyaretçi olması nedeniyle olumlu değildi. Ancak geçen hafta başından bu yana belediyenin bölge okul çocuklarına yönelik düzenlediği ziyaretler sayesinde sergi canlılık kazandı. Komplekste yetişkinleri ve çocukları cezbeden geleneksel Türk sanatı etkinlikleri de başlamıştır. Bu, serginin canlılığını ve etkinliğini arttırdı ve ziyaretçi sayısını artırdı.

WhatsApp Görsel 2025-03-17 saat 12.09.10_d00277e1.jpg

Eyüp Sultan Belediye Başkanı Sayın Midhat Bülent Özman, on beşinci Mart Cumartesi günü Kitap Fuarını ziyaret etti.Kitap fuarına yaptığı ziyarette Sayın Özman'a belediye başkan yardımcısı Sayın Özgür nemutlu eşlik etti. Özman Bey ve refakatçisi birer birer standlarda durdular ve sunulan kitaplar hakkında bilgi aldılar.

WhatsApp Görsel 2025-03-17 saat 12.09.10_2c24477f.jpg

Sergiyi ziyareti sırasında kaligrafi sanatçısı Ali İhsan Mert'in podyumuna da uğrayan Özman, kendi yapımı olan topaçlar hakkında renkli anlara sahne olan bilgiler aldı.

WhatsApp Görsel 2025-03-17 saat 12.09.10_46a7b910.jpg

Yayıncılar (YAYDER) Birliği ve belediye işbirliğiyle düzenlenen Eyüb Sultan'da bu yıl halen düzenlenen Kitap Fuarının Bayram tatilinin sonuna kadar devam etmesi planlanıyor. Kompleksin önünde düzenlenen sergi, faaliyetlerinin çeşitliliği ve her zevke uygun olması nedeniyle farklı yaş gruplarını çekmeye devam ediyor.YAYDER Başkanı Ali Avcu, Eyüpsultan halkını ve tüm kitapseverleri fuarı ziyarete davet etti.

KAYNAK:https://www.karar.com/kultur-sanat-haberleri/eyupsultanda-kitap-fuari-renkli-etkinliklerle-devam-ediyor-1942440
 

Tarihin İçinden Geçtiler: Tarihi Yapılar Kazıldı!

Tarihi eser yağmasının definecilerle sınırlı kalmadığını söyleyen Prof. Dr. Gül Işın, imar faaliyetleri, yol projeleri, maden ocakları ve yanlış restorasyonlarla ortaya çıkan zarara dikkat çekti.

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
17.03.2025

 

image.png

Prof. Dr. Gül Işın

 

Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gül Işın, tarihi alanlarda yaşanan yağmaya ilişkin çarpıcı detayları gündeme getirdi. Yağmanın sadece definecilerin kaçak kazıları ve dinamit patlatmalarıyla sınırlı kalmadığını aktaran Işın, imar faaliyetleri, inşaatlar, yol projeleri, maden ocakları ve restorasyon adı altında yapılan yanlış uygulamalar yüzünden de tarihi yapılara zarar verildiğini açıkladı.

image.png

Hacıbayram Camisi

TARİHTE İLK DEFA BÖYLE BİR ŞEY OLDU!

Ankara’daki Hacıbayram Camisi’nin altında höyük olduğunun yıllardır bilindiğini söyleyen Işın, “Bölge plancısı Prof. Dr. Mehmet Tuncer’in beraberinde birçok sivil inisiyatifle birlikte davalar açmasına rağmen, bu alan ne yazık ki belediye tarafından otoparka çevrildi. Tarihte ilk kez böyle bir şey yapıldı. Höyük kazıp otopark yapan tek milletiz” dedi.

image.png

Peri Bacaları

PERİ BACALARININ İÇİNDEN GEÇTİLER!

Kapadokya’da tarihi mirasın içinden geçirilen yolu hatırlatan Işın, “Dünya Kültürel Miras Listesi’ndeki Kapadokya’da turizm alanlarını düzenleyeceğiz kaygısıyla yaşanan olaylara daha yeni tanık olduk. Mimarlar Odası’nın açmış olduğu davaların idare mahkemelerince reddedildiğini biliyoruz. Hem Kapadokya’daki Peri Bacaları hem de Bizans dönemi manastırları arasından geçen yol projesi tahribata yol açıyor” diye konuştu.

image.png

Hatay

DEPREM YAĞMASI

Hatay’da 2 Eylül 2024’te 15 bin 301 tarihi eserin ele geçirildiği haberini de paylaşan Işın, “Gözbebeğimiz gibi o afet alanını korumamız gerekirken, operasyonda ele geçirilen eserler bunlar. Belki alınan gücenen olur da izinli tahribat diye bir şey de var” dedi.

Kaynak:GazeteDuvar

Ferdi Çetin'in yedinci günün karanlığı kitabı, diğer kitaplardan farklı bir kitap. Bu kitapta yazar bize ölümlü olduğumuzu hatırlatmak istiyor. Kitapta, tüm karakterler aniden kaybolur ve dağınık toz haline gelir. Yazar, bugün insanların doyumsuz tüketim aşamasını yaşadığını söylüyor. Sonsuz hırsları karşısında çaresizdirler ve onlar üzerinde hiçbir kontrole sahip değildirler. Yazar, kitabın amacının bu dünyada geçici olduğumuzu hatırlamak olduğunu söyleyerek sonuca varıyor.

Mütevazı bir varoluşa dikkat çekin

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
16.03.2025

 

image.png

Yedinci günün karanlığı kitabı, kendine özgü bir şiirsel biçim ve dilde yazılmış on bir hikayeden oluşur. Kitap dikkat çekici ve şiirsel. Okuyucu, farklı üslubu nedeniyle kendini gerçeküstülük, Gotik metinler ve deşifre arasında dolaşırken bulur. Kitap okuyucuya alışılmadık bir okuma vaat ediyor. Okuyucunun başı kesilmiş bedenlerin, yataklarında uyurken kaybolan insanların, kökleri dışarıda yürüyen ağaçların, elinde mendil tutan gözlerin veya avucunun içinde, bir duvarı eksik odaların ve diğer hikayelerin önünde kendini bulduğu yer.Yedinci günün karanlığının hikayeleri, son hikayenin başlığından esinlenmiştir. "İnsanlığın büyük verandasından" baktığımız sorunlarla ilgili hikaye. Bunlar madencilerin, görmezden gelinenlerin, düşünce suçlularının, beden ve ruhun sakatlanmışlarının hikayeleridir. Ferdi Çetin, problemlerle dolu hikayeleri birkaç kelimeyle yazdığı için kısalık ile karakterizedir. Çetin, okuyucunun kaldığı yeri otomatik olarak düşünmesini sağlamayı amaçlar. Örneğin Çetin, okuyucuyu "eskimiş ellerin çaresizliğine", "apartman ağızlıların" sonsuz konuşmalarının, "paslı kulakların" hayal kırıklığının, "buruşuk sessizliklerin" ortasında bırakır.

Bu yazarın ilk sorusuydu: her şeyden önce kitabın formatı: büyük harf yok, virgülsüz noktalama işareti yok. Okuyucuya, olası söylemlerin ötesinde hayal gücü ve dil dolu bir hikayenin dünyasına davet var.

Yazarın cevabı şöyleydi: Gertrude Stein'e çok hayran olduğunu söyledi. Stein, noktanın dile ve düşüncenin kesişimine son verdiğini söylüyor. Ayrıca virgülü önemli ölçüde reddeder. Çetin'in gelince, virgül düşüncenin nefes aldığı bir alandır. Bunu, noktanın getirdiği katı sona ermeye karşı bir direniş noktası olarak gördüğü yerde. Virgül, bir cümleyi bitirmeden ve bir sözünü kesmeden sürekli genişleyen ve akan bir anlam yaratmanın bir yoludur, diye ekliyor Çetin. Ve kitabında istediği amaç buydu. Metnin sürekli hareket etmesini, bir yerden diğerine atlamasını istedi. Ve aynı nedenle noktalama işaretlerinin geri kalanını iptal etti ve büyük harflerle yazmaktan vazgeçti. Sonuç olarak, anlatı sürekli genişliyor ve hareket ediyor, kendi sesini bulmaya çalışıyor, yazar şu sonuca varıyor: Elbette bu bir ritim arayışı.

Yazara yöneltilen ikinci soru şuydu: hikayenin kahramanlarının isimleri alışılagelmişin dışı. Daha çok mitolojik veya lakap gibi. Golem Bey, Baytar Bey, Besalet Bey, Nevit Bey, Atom Bey, Hallaç Bey...

Yazarın cevabı şuydu: isimler onun için çok önemli. Yazmaya başlamadan önce isimleri bularak başlar. Yazar, isimleri hikayenin temel taşı olarak görüyor. Yazar sözleri bir müzeye benzetti ama sessiz ve durağan bir müzeye benzemedi. Yazar, içinde her zaman hareket olan isimlerin kendi yankılarını yarattığını ve metinde var olduğunu ve yaşadığını da sözlerine ekledi. Yazar şöyle devam etti: bazı isimler çoktan unutuldu veya unutulmak üzere. Bazı isimler bir meslekten, bazıları ise lakaptan ilham alır. Bu isimler metne nostaljik ve ironik bir ton katıyor. Yazar şu sözlerle sonuçlandı: İsimler sadece karakterleri temsil etmekle kalmaz, aynı zamanda hafızanın, tarihin ve hatta unutmanın sembolleri olarak da işlev görürler.

Bir sonraki soru karakterlerle ilgiliydi: karakterler yatağında kayboluyor, ufalanıyorlar. kimisi toz olup dağılıveriyor. İnsanların doyumsuz iştahına, iflah olmaz hırsına karşı fanilik hatırlatması diye mi okumak lazım?

Yazarın cevabı şöyleydi: Kesinlikle öyle okumak da mümkün. Karakterlerin çoğu bir anda silinip gidiyor, toz olup dağılıyor, insanın faniliğini hatırlatıyor bize. Günümüz insanının doymak bilmeyen tüketme iştahı, sınırsız hırsları karşısında aslında ne kadar kırılgan, geçici olduğumuzu hatırlatan öyküler. Yatağında kaybolan, sabah bir anda yok olan, ufalanan karakterler; aslında her gün yaşadığımız unutulmuşluğu, yok oluşu simgeliyor. Faniliğimiz karşısında daha alçakgönüllü ve düşünceli bir varoluşa dikkat çekmek istiyorum diyebilirim. Bir gün bir cenazede duymuştum, “gezerken gezerken kaybolur insan” demişti biri… Mütevazı yok oluş hikâyeleri bu anlamda.

‘Bir dil yok olduğunda, aslında bir dünya da yok oluyor’

Sondan bir önceki soru şöyleydi: Kahramanlar yaşı geçkin, bir uzuvları eksik ya da sakatlanmış, bedensel kusurları olanlar...

Yazar cevap verdi: Eksiklik kavramına çok önem veren bir insan ve sadece bu kitabı değil tüm yazılarını ayıran da bu. Yazar, insanın taş gibi olmadığını, bu yüzden küçük bir parçasını kaybetse bile eski bütünlüğünü asla geri kazanamayacağını ekliyor. Yazılarında karakterlerin çoğu eski, eksik. Ve bu karakterler çeşitli kusurlarına rağmen yaşamla ilişki kurmaya çalışıyorlar. Çünkü hayat, eksikliğiyle var olan bir şeydir. Hepimiz hayatımızda bir şeyler kaybettik ama kayıplarımızla yaşamayı öğreniyoruz. Son olarak yazar, yazılarında kullandığı karakterleri birbirinden ayıran şeyin sadece fiziksel eksikliklerle yaşamak değil, hafıza kaybına rağmen yaşamaya çalışmak olduğunu söyledi.

Son soru: ‘Unutturulmuş’ diller meselesi de öne çıkıyor.

Yazar, dil konusunu çok önemsediğini ve düşündüğünü söyledi. Dili unutmak, kimliği unutmak demektir. Yazar, dilin yok oluşunu dünyanın yok oluşu ve hafızanın silinmesi ile ilişkilendirdi. Yedinci günün karanlığı kitabında Golem karakteri bu konudan bahsediyor. "Unutturulmuş diller kürsüsü". Dili yok etmenin ne kadar kolay ve tehlikeli olduğunu sembolize eder. Hikaye bize dilin kaybolmasıyla kimliklerin ve gerçekliğin nasıl yok olabileceğini anlatıyor.

Kaynak:https://www.milliyet.com.tr/kultur-sanat/alcakgonullu-bir-varolusa-dikkat-cekmek-istiyorum-7329766
 

Samsun'un Bafra İlçesi 600 yıllık geçmişi olan bir geleneği kutluyor

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
16.03.2025

 

image.png

Türkiye'de sadece Samsun'un Bavra ilçesinde kutlanan festivalin tarihi 600 yıl öncesine dayanıyor. Kutlamalar yoğun bir katılıma tanık oldu.
 

Samsun'un Bafra bölgesi, yaklaşık altı asırdır festivali kutluyor. Kutlama genellikle Ramazan'ın on dördüncü gününü on beşinci güne bağlayan gece yapılır. Sele Sepet top kandil Şenliği'ne beş bin kişi katıldı. Bafra belediye başkanı Hamit Kılıç, altı yüzyılı aşkın süredir tanınan gelenekleri korumak için bu festivalle ilgili bir açıklama yaptı.

SADECE BAFRA'DA KUTLANIYOR

Yaklaşık altı asır öncesine dayanan bir geleneğe göre Türkiye'nin Samsun şehrinde Bafra bölgesi festivali kutlamaları düzenlenmiş ve bu yıl " Sele Sepet Top kandil Şenliği" yoğun katılıma tanık olmuştur.Belediye kültür merkezi bahçesinde düzenlenen kutlama programına yaklaşık beş bin kişi katıldı. Kutlama, Ramazan'ın On Dördüncü ve on beşinci günlerini birbirine bağlayan gece yapılır. Kutlamalar sadece Samsun şehrinde ve özellikle Bafra bölgesinde gerçekleşiyor. Festival süresince Mehmet Akif Ersoy İlkokulu'nun bahçesinde çocuklara kandiller dağıtıldı. Kutlamalar Gençlik Caddesi'nden başladı Cumhuriyet Meydanı'na kadar tamamladı. lambalarının yakan çocuklar ve aileleri mehter ekipleri ile yürüdüler.Bafra belediye Başkanı Hamit Kılıç, dinleyicilere yaptığı konuşmada kutlamaların başarısında emeği geçen herkese teşekkür etti. Kılıç, " Bu kutlama bölgemizdeki en önemli geleneklerden biridir." "Sadece Bafra yöresine özgü bir gelenektir.". Bir yandan bu, bölgemizin altı asırdan fazla mirasıdır. Öte yandan, on dördüncü ile on beşinci arasında bağlantı kuran gece Ramazan ayında gerçekleşen bir kutlamadır. Ayrıca bu yıl çocuklarımıza adanmış birçok aktivite var. Şehrin belediye başkanı, kutlamalara artan katılımcı sayısını överek sona erdi.Kutlama programı şöyleydi: Mehteran konseri ve ramazan manilerinin seslendirildiği programda; sırık adam, Hacivat-Karagöz gösterisi ve sirk de bölge sakinlerinin dikkatini çekti. Kurulan stantlarda pamuk şeker, Osmanlı şerbeti, patlamış mısır ve tatlılar da servis edildi. Çocuklar yüz boyama etkinliğinin tadını çıkardılar.

Kaynak:https://www.aydinlik.com.tr/haber/turkiyede-sadece-samsunun-bafra-ilcesinde-kutlaniyor-tam-600-yillik-gecmise-sahip-bir-gelenek-515159
 

Yeni Sergi ‘nokta/çizgi/nokta: S.O.S’ Akbank Sanat’ta

image.png

Mors alfabesinde acil durum sinyali anlamına gelen S.O.S “nokta/çizgi/nokta”yı kendisine temel taşı olarak alan ‘nokta/çizgi/nokta: S.O.S’ sergisi Akbank Sanat’ta açıldı.

Prof. Dr. Hasan Bülent Kahraman’ın küratörlüğünde, Deniz Aktaş, Arda Diben, Tuğçe Diri ve Lara Sayılgan’ın eserlerinden oluşan sergi, bir nokta, bir çizgi ve bir noktanın yan yana geldiğinde bir çığlık ve bir kurtuluş umudu yarattığı fikrinden yola çıkarak çizginin bitmeyen uzanımının, belki de kurtuluşların çözümlerini barındırabileceğini sorguluyor.

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
16.03.2025

 

Sanatçılar Hakkında

Deniz Aktaş

Mürekkeple çizdiği eserlerinde kent hafızasında yer eden travmaları ve insan-mekân ilişkisini irdeleyerek, kentsel dönüşümün, tahliyenin, yıkımın ve çatışmanın izlerini işleyen Deniz Aktaş, izleyiciyi soyut bir mekân algısına yönlendirirken, eserleriyle bir labirentte kaybolma hissi yaratıyor. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nden mezun olan ve Yeditepe Üniversitesi’nde Yüksek Lisans’ını tamamlayan Aktaş, uluslararası birçok sergide yer aldı.

Arda Diben

Dijital bağımlılık ve imge bombardımanından ilham alarak distopik şehir manzaralarını tuvallerine taşıyan Arda Diben, şehir ve onu çevreleyen katmanlarla olan ilişkisini öfkeli fakat dingin bir yaklaşımla yansıtıyor. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nden mezun olan sanatçı hem kişisel hem de karma sergilerde yer alarak çağdaş sanat alanında dikkat çeken bir isim.

image.png

Tuğçe Diri

Tuğçe Diri, desen, boya, kolaj, dikiş ve nakış gibi çeşitli tekniklerle tarih, hafıza ve kültür kavramlarını ele alıyor. Geleneksel sanatları çağdaş bir bakış açısıyla harmanlayan sanatçı, geçmiş ve günümüz arasında bir köprü kurarak sanat ve zanaat arasındaki sınırları bulanıklaştırıyor. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nden mezun olan Diri, yüksek lisansını da aynı üniversitede tamamladı.

Lara Sayılgan

Moda ve portre fotoğrafçılığıyla başladığı sanat yolculuğunu, doğa fotoğrafları ve farklı tekniklerle oluşturduğu eserlerle zenginleştiren Lara Sayılgan, izleyiciyi hem estetik hem de duygusal bir deneyime davet ediyor. Ulusal ve uluslararası birçok sergide eserleriyle yer alan Sayılgan, sanatıyla geniş bir kitleye ulaşıyor.

Çağdaş sanatın sınırlarını zorlayan ve izleyicilere düşünsel bir yolculuk sunan eserleriyle ‘nokta/çizgi/nokta: S.O.S’, 09 Mayıs’a kadar Akbank Sanat’ta sanatseverlerle buluşacak.

KAYNAK:chronohaber

Yine Yeni Yeniden Prison Break: Yeni Kadro!

image.png

Ağabeyinin hapishaneden kaçmasına yardım etmek için kusursuz bir plan yapan Michael Scofield'ı konu alan Prison Break dizisi ekranlara geri dönmeye hazırlanıyor. Dizide rol alacak isimler belli oldu.

Bir döneme damgasını vuran Prison Break dizisi yeniden çekiliyor. Hulu kanalı, aynı evrende geçecek olan dizinin farklı karakterlere odaklanacağını duyurdu. Ne zaman izleyiciyle buluşacağı henüz açıklanmayan dizinin senaryosunu ise Elgin James üstlenecek.NTV'nin aktardığı, Variety'nin haberine göre, Emily Browning, Lukas Gage ve Drake Rodger dizide başrolleri paylaşacak.Browning, The Affair American Gods, One More Shot, Legend, Sleeping Beauty ve Sucker Punch gibi yapımlarla tanınıyor. Gage ise The White Lotus, Euphoria ve Fargo gibi yapımlarla adından söz ettirdi.2005-2008 yılları arasında izleyiciyle buluşan ve fenomen haline gelen dizi, 2017 yılında ekstra bir sezonla ekranlara gelmişti.

Dizinin başrollerinde yer alan Wentworth Miller’ın canlandırdığı Michael Scofield ve Dominic Purcell’in canlandırdığı Lincoln Burrows karakterlerini diziye geri dönmeyecek.Televizyon tarihinin en önemli hapishane maceralarından birisini konu alan Prison Break, Türkiye'de Büyük Kaçış adıyla yayınlanıyordu.

kaynak:T24

image.png

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
15.03.2025

 

Müzik dehası Vicente Amigo, Türkiye'de

image.png

 

 

 

Ünlü Latin Grammy Ödüllü gitarist Vicente Amigo Türkiye'de. Sanatçının ve müziğinin hayranları, Ekim ayının ilk günü konseri ile buluşacak.
Stagepass'in düzenlediği büyük konserde flamenko müziğinin en önde gelen isimlerinden Vicente Amigo, Ekim ayının ilk günü Zulu BSM Tiyatrosu'nda hayranlarıyla buluşuyor. Sanatçının "Andenes del Tiempo" adını taşıyan son albümünden eserler vermesi planlanıyor. Birçok tanınmış müzik bestesine ek olarak. Amigo, sahnede Sting, Bob Dylan, John McLaughlin ve Alejandro Sanz gibi birçok uluslararası sanatçıya eşlik etti. Amigo, yüksek müzikal anlayışı, duygusal derinliği ve etkileyici teknik yeteneği ile ayırt edilir. Son olarak, Amigo her zaman müziğini geliştirmek ve onu rutin atmosferden çıkarmak için çalıştı.

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
15.03.2025

 

Usta Sanatçının Kariyeri

Vicente Amigo'nun adından bahsetmeden ispanyol flamenko müziği hakkında konuşmak imkansız. Sanatçı bu müziğin en önemli isimlerinden biridir. Bu, kariyeri boyunca kendine özgü albümlerle flamenko müziğine yaptığı büyük katkılarla kanıtlanmıştır. Bu albümlerden "Tierra", "Memoria de los sentidos"ve " Poeta" dan bahsedilebilir. Amigo müzik dinlemek eğlenceli ve eşsiz bir deneyimdir. Amigo sahnede varlığı olan bir kişidir ve kendine özgü bir performans dinleyicilerin gözlerini ve zihinlerini çeker. Sanatçı, bir yandan müziğindeki geleneği koruması, diğer yandan gitar çalma konusundaki yaratıcılığı nedeniyle Paco De Lucia'nın öğrencilerinden biri olarak kabul ediliyor. Amigo'yu ayıran şey, 2000 yılında Endülüs madalyasını almasıdır. Sanatsal ve müzikal ağırlığı ve değeri olan bir sanatçı olduğunu kanıtladığı ye

Ödüller ve Başarılar

Vicente Amigo kariyeri boyunca birçok ödül kazandı. Bu, müzik dünyasında eşsiz bir sanatsal yeteneğe ve etkiye sahip olduğunu doğrular. Bu ödüllerden biri de 2000 yılında aldığı "Ciudad de las Ideas" albümüyle en iyi flamenko albümü Latin Grammy Ödülü'dür. Amigo ayrıca İspanya'nın en önemli ödüllerinden biri olan Premio Ondayı ödülü'nü kazandı. Bu ödülü kazandıktan sonra sanatçı uluslararası statüsünü kanıtladı. Amigo, sahnede varlığı ve seyircide etkisi olan en önemli sanatçılardan biridir. Onu dünyadaki en önemli flamenko müzisyenlerinden biri yapan da buydu.

Konser Detayları

Sanatçı Vicente Amigo tarafından Türkiye'de düzenlenecek konser için, Önümüzdeki Ekim ayının ilk günü Zorlu BSM Tiyatrosu'nda yapılması planlanıyor. Konser biletleri, Mart ayının yirmi birinci ayından itibaren satışa sunulacak. Konser, flamenko müziğinin en önemli konserlerinden biri olarak kabul ediliyor. Amigo'nun müziği, kişisel ve duygusal hikayelerle dolu hayatının ve kültürünün bir yansımasıdır. Bu nedenle törenin özel ve heyecanlı olması bekleniyor. Otantik flamenko müziğinin her hayranı için flamenko müziğinin inceliklerini yaşamak isteyen herkesin tarihi bir konser olacak olan Amigo konserine hazırlık yapması gerekiyor.

kaynak: https://www.muhalif.com.tr/kultur-sanat/grammy-odullu-muzik-dehasi-vicente-amigo-turkiyede-sahne-alacak/703133

Türkiye-Endonezya: diplomatik ilişkilerin yetmiş beşinci yıldönümü kutlamaları

Türkiye-Endonezya ilişkilerinin yetmiş beşinci yıldönümü vesilesiyle Endonezya Kültür Bakanı Dr. Fadli Zon, on üçüncü Mart Perşembe günü Jakarta'daki Yunus Emre Enstitüsü'nü ziyaret etti. Bakan Zon, Türk kültürü ve sanatı hakkında bilgi aldı.

WhatsApp Görsel 2025-03-15 saat 10.29.29_b4000f35.jpg

 

 

 

Kutlama programı kapsamında bakan onuruna İftar etkinliği düzenlendi. Konser, bir müzikal performans ve Sima sergisinin organizasyonunu içeriyordu. Türkiye'den gelen sanatçıların performansı övgüyle karşılandı. İftar masası, geleneksel Türk mutfağının en lezzetli ve en kaliteli yemekleri ile dekore edilmişti

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
15.03.2025

 

WhatsApp Görsel 2025-03-15 saat 10.33.36_033aa502.jpg

Türkiye'nin Cakarta Büyükelçisi Prof. Dr. Talib Küçükcan, Yunus Emre Enstitüsü'nü ziyaretinde Bakan Zon'a eşlik etti. Türk büyükelçisi, Türk kültürünün Endonezya üzerinde büyük bir etki bıraktığını söyledi. Endonezya bakanı Zon ise tarihe özel önem veren bir kişi olduğunu söyledi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Örnek olarak bakan, Ertuğrul Diriliş dizisinin tüm bölümlerini izlediğinden bahsetti. Bakan Zon, özellikle Endonezya-Türkiye ilişkilerine büyük önem verdiğini ve iki ülke arasındaki kültürel bağları güçlendirmeye çalıştığını sözlerine ekledi. Bakan, ortak film yapım projelerini destekleme ihtiyacı çağrısında bulundu. Bakan, bu yıl gerçekleştirilmesi planlanan Türkiye ziyareti sırasında iki ülke arasındaki kültürel işbirliğini artırmaya çalışacağı sonucuna vardı.Türkiye Büyükelçisi Prof. Dr. Talib Küçükcan konuşmasında, Türkiye ile Endonezya arasındaki diplomatik ilişkilerin yetmişbeşinci yıldönümünü kutlamak için önemli kültürel etkinlikler düzenleneceğini söyledi. Büyükelçi, iki ülke arasındaki ilişkileri güçlendirmek için yoğun çalışmaların sürdüğünü de sözlerine ekledi.

WhatsApp Görsel 2025-03-15 saat 10.34.13_d5f5c278.jpg
WhatsApp Görsel 2025-03-15 saat 10.34.27_f17f2820.jpg

Dört bin kişi Türk kültürüyle tanıştıKutlama sırasında Cakarta Yunus Emre Enstitüsü koordinatörü Dr. Cemal Şahin, Enstitünün faaliyetleri hakkında bilgi verdi. Sadece son iki yılda Endonezya'daki devlet kurumlarıyla yapılan işbirliği sayesinde yaklaşık 4 bin kişinin Türk kültürü ve Türk dili ile tanışabildiğini söyledi. Kültürel ilişkilerin gelişmesine katkıda bulunmaya devam edeceklerini söyleyerek sona erdi.Kutlamaların sonunda Bakan Zon'a Türkiye'den getirilen Ney hediye edildi. Kutlama bir grup fotoğrafı ile sona erdi.

kaynak: http://www.dha.com.tr/kultur-sanat/turkiye-ve-endonezya-arasindaki-diplomatik-iliskilerin-75inci-yili-kutlaniyor-2600958

Polonya Ulusal Müzesi’nden 50 yıl önce çalınan, ressam Pieter Brueghel de Jonge’ya ait sanat eserinin Hollanda’da bulunduğu açıklandı.

Yıllar Önce Çalınan Sanat Eseri Hollanda'da Bulundu!

WhatsApp Görsel 2025-03-14 saat 20.34.00_3e5ce48d.jpg

 

 

 

Polonya Ulusal Müzesi’nden 50 yıl önce çalınan, ressam Pieter Brueghel de Jonge’ya ait sanat eseri Hollanda’da ortaya çıktı. Tablonun, çalıntı sanat eserleri listesinde olduğu bilinmeden geçen yılın sonunda Gouda Müzesi’nde sergilendiği belirtildi. Eserin kimliği belirsiz kişiden ödünç alındığı ve olayla ilgili inceleme başlatıldığı bildirildi.


Yetkililer, Polonya’nın tabloyu geri istediğini ve hukuki yardım talebinde bulunduğunu kaydetti.

 

kaynak: https://www.ntv.com.tr/dunya/50-yil-once-calinan-tablo-hollandada-bulundu,HU2ENiBYI0CWylj8xR3Ncw 

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
14.03.2025

 

Karahantepe arkeolojik alanı: yeni bir koruyucu çatı yapımının başlangıcı

Kültür ve turizm bakanı Mehmet Nuri Ersoy'a karahantepe arkeolojik alanı ile ilgili yaptığı yeni açıklamada, "Karahantepe'de gelecek için miras projesi ile büyük bir adım atıyoruz. Kazı alanını koruyucu bir çatı ile birleştirerek binlerce yıllık izleri geleceğe taşıyoruz. Beş bin metrekarelik bir alan artık doğal dokusunu bozmadan korunacak" dedi.

WhatsApp Görsel 2025-03-14 saat 11.21.23_07f05550.jpg

 

 

 

Karahantepe arkeolojik alanı, Türkiye'nin Şanlıurfa kentindeki en önemli arkeolojik alanlardan biridir. Bölgede bulunan kalıntılar Neolitik dönemin en önemli yerleşim yerlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Anıtların zarar görmemesi için kültür ve turizm Bakanlığı, arkeologların bölgede yaptığı kazılarla birlikte keşfedilen eserleri korumak için koruyucu bir çatı yapılmasına karar verdi.
Çeşitli sosyal medya üzerinden konuşan kültür ve turizm bakanı Ersoy, kazı alanı ile koruyucu çatıyı birleştirerek bin yılların izlerini geleceğe taşıyacaklarını söyledi. Bu adım karahantepe bölgesinin korunması için ilan edilen en önemli adımlardan biridir.
Projeyle ilgili konuşan Bakan Ersoy, beş bin metrekarelik bir alanın doğal sisteminden ödün vermeden bölgedeki anıtlardan korunacağını sözlerine ekledi. Bölgede uygulanması için yönlendirilmiş çatının tasarımı çevre dostudur. Tasarım bir yandan manzaranın zarafetini ve güzelliğini dalgalı şekilleriyle bölgenin arazisiyle uyumlu bir şekilde birleştiriyor. Öte yandan, tavanda belirgin açıklıkların bulunması, alanın doğal havalandırmasını sağlayacaktır. Dekorasyonu azaltan taban yapısına ek olarak. Bakan, karahantepe bölgesinin sadece Türkiye'nin değil tüm insanlığın ortak mirası olduğunu söyleyerek sözlerini tamamladı. Bu mirası korumaya ve gelecek nesillere aktarmaya kararlı olduklarını vurguladı.

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
14.03.2025

 

5 bin metrekarelik alan koruma altında

Karahantepe bölgesi, MÖ 9000 yıllarına tarihlenen önemli buluntulara ev sahipliği yapmasıyla dikkat çekmektedir. Bölgede insan ve hayvan heykelleriyle süslenmiş birçok kamu binası keşfedilmiştir.Arkeologlar bölgedeki kazılarına devam ederken geçen yaz vahşi eşek figürü keşfedildi. Birbirini izleyen bu keşifler, bölge tarihinin önemini bir kez daha doğruladı. Dolayısıyla bu yeni proje ile eş zamanlı olarak kazı çalışmalarının yapılacağı beş bin metrekarelik bir alan korunaca

WhatsApp Görsel 2025-03-14 saat 11.21.24_1fedb4c4.jpg

Tarihi dokuya uyumlu, modern koruma çatısı

Bölgedeki yeni çatı projesi kelimenin her anlamıyla çevre dostu bir proje. Koruyucu çatı, doğal dokuya zarar vermeden alanın korunmasını sağlayacak şekilde tasarlanmıştır. Çatının şekli arazinin Şekline mükemmel şekilde uyacaktır. Çatı bir yandan dalgalı bir şekilde tasarlanırken diğer yandan doğal havalandırmanın sağlanmasına yardımcı olan açıklıklara sahiptir. Mimari yapı, kazı alanının orijinal yapısını korumak için mükemmel bir şekilde tasarlanmıştır. Yapı estetiği ve işlevselliği birleştirir, onu daha güzel yapan şey sütun sayısındaki azalmadır.Ek olarak, çatı, gelecekteki çalışmalar için genişleme projeleri olması durumunda, çatı büyüme ve adaptasyon için esneklik sağladığından, üzerinde değişiklik yapılmasına izin verecek şekilde tasarlanmıştır. Sonunda bu proje ile karahantepe bölgesinin bin yıllık mirasını gelecek nesillere aktarmaya bir adım daha yaklaştığını söylüyoruz.

kaynak:https://www.trthaber.com/haber/kultur-sanat/karahantepe-oren-yerine-koruma-catisi-yapimina-baslandi-900318.html
 

Yapımından 450 yıl sonra hala Türk islam mimarisinin incisi olan Selimiye Camii, ihtişamıyla ziyaretçilerini şaşırtıyor

Selimiye Camii: 450 yıllık varlığı. Türk ve islam mimarisi arasında bir mimari şaheser.

WhatsApp Görsel 2025-03-14 saat 12.22.07_2f1b2e36.jpg

 

 

 

Mühendis Mimar Sinan tarafından planlanmış ve uygulanmıştır. Selimiye Camii, XVI. Yüzyılda mimarinin simgesi haline geldi. Cami 14 Mart 1575 tarihinde Edirne'de ibadete açılmıştır. Yapımının tamamlanmasından sonra, o dönemde Osmanlı İmparatorluğu'nun gücünün ve büyüklüğünün bir sembolü haline geldi.
Selimiye, UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne dahil edilmiştir. Selimiye Camii tarihi bir simgedir, şehrin her tarafından görülebilir. Selimiye dimdik ayakta durmakta ve şehre gelenleri hem İstanbul'un hem de Avrupa'nın girişlerinde karşılamaktadır.
Osmanlı-islam mimarisinin simgesel eserlerinden biri olan Selimiye. Selimiye, 4,5 asırdan beri Edirne'den geçenleri ihtişamıyla selamlıyor.
UNESCO'nun 2011 yılında Selimiye Camii'ni ilk kez kültür anıtları listesine almasının ardından küresel itibarı daha da arttı. Özellikle İstanbul'un tarihi eserlerinden biri olmadığı için. Selimiye Camii bu güne kadar görkemli özellikleri ve mimarisi ile hala dikkat çekiyor.
Kasnak tekniğinde 8 sütun üzerine inşa edilmiş tek kubbe şeklinde inşa edilen Selimiye Camii, bu güne kadar ziyaretçilerini hala büyülemektedir. Cami, yüksek minareleri, hernkar mahfazası, dantel gibi işlenmiş mermerle kaplı minberi, çoklu pencere sistemi ve çinileri ile öne çıkıyor

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
14.03.2025

 

CAMİNİN ÖZELLİKLERİ

Selimiye'yi o dönemdeki diğer cami yapılarından ayıran en büyük özellik olan bahsedebileceğimiz ilk özellik, herhangi bir Yarım Kubbenin desteği olmadan tek kubbe olarak inşa edilen kubbedir.Bu kubbe bugüne kadar mimarlık ve mühendislik alanında araştırma yapanların merakını hala uyandırıyor. Kubbe 43 metre yüksekliğinde ve 32 metre çapındadır.Selimiye'nin minareleri kalem gibi incedir ve dantel gibi süslenmiştir, üç revaklı dört minaresi vardır ve minarelerin uzunluğu Alimi dahil 85 metredir. Minarelerin tasarımı, tasarlandıkları dönemi dikkate alırsak şaşırtıcıdır. Minareler üç farklı şekilde tasarlandı. Minareden üç kişi çıkarsa birbirlerini göremezler.

WhatsApp Görsel 2025-03-14 saat 12.22.08_1d932261.jpg

MERMER SÜTUNA İŞLENMİŞ TERS LALE FİGÜRÜ

Selimiye, minarelerin yanı sıra İznik çinileri ve revaklı avlusu ile de göz dolduruyor. Ayrıca, selimiye hakkındaki konuşma masallardan yoksun değildi. Müezzinin odasının mermer sütununda süslenen ters Lale figürü hakkında halk arasında çeşitli söylentiler yayılıyor.Bu romanlardan biri de şudur: Mimar Sinan, Selimiye'yi yapmak için İstanbul'dan Edirne'ye geldiğinde, 8-9 yaşlarındaki sevgili torunu Fatıma'yı hasret hissetmemek için şehre getirir. Bir süre sonra hastalanıp ölen Fatıma'ya duyduğu özlem nedeniyle torunu için yaptırdığı türbede mermer sandığın üzerine ters bir Lale figürü bırakır. Bu üzüntüyü gören çırağı da ustasının üzüntüsünü Selimiye'ye işler.Caminin yapılmak istendiği, lale bahçesi olan arsanın sahibi kadının zor ikna edilmesi nedeniyle Mimar Sinan'ın, kadının inatçılığını simgeleyen ters lale figürü koydurduğu da rivayetler arasında yer alıyor.

kaynak: https://www.ensonhaber.com/kultur-sanat/turk-islam-mimarisinin-gozbebegi-selimiye-camisi-ihtisamiyla-450-yildir-ilgi-goruyor
 

İzmir, Frankofon Film Festivali'ne ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor

Belirtilmesi gereken bir diğer özel husus ise film gösterimlerinin sadece Fransız yapımlarıyla sınırlı olmayacağı, Fransız örneklerinin yanı sıra İsviçre, Lüksemburg, Kanada, Belçika, Romanya, Haiti ve Lübnan'dan film örneklerinin de olacağı. Öte yandan kısa film gösterimleri için İzmir Enternasyonal Kısa Film Festivali ile işbirliği yapıldı. Son olarak, bu yıl festival, gençlik izleyicileri için okul performansları düzenlenerek karakterize edilecek. İzmir, bu 15 Mart Cumartesi gününden itibaren Frankofon Film Festivali'nin açılışıyla başlayacak. Açılış performansı Institut Français İzmir'de gerçekleşecek. Gösterilerin özelliği, gösterilecek filmlerin orijinal dillerinde ve Türkçe altyazılı olacak olmasıdır.



15-28 Mart tarihleri arasında İzmir'de düzenlenecek olan Frankofon Film Festivali çerçevesinde ve Institut français İzmir işbirliği ile. İzmir ve ötesindeki sinema severler, yaratıcı ödüllü sinematografik eserlerle buluşacak.
Bu hafta sonundan itibaren İzmir'i ziyaret edecek olan festival, Fransa, isviçre, Belçika, Kanada, Lüksemburg ve Romanya büyükelçilikleri işbirliğiyle düzenlenecek. Festivalin Türkiye'nin dört bir yanındaki 14 şehirde aynı anda yapılması dikkat çekici. İzmir'de gerçekleştirilecek gösterilere gelince, Institut français İzmir'de , Karaca Sineması'nda ve Bergama'daki Bergama Odeon'da olacaklar.
Festival ve bu yılki özgünlüğünden bahseden Institut francais Türkiye'nin görsel-işitsel Ataşesi Florent Signifredi, festival programına yorum yaparak, "Türkiye'de daha önce hiç gösterilmeyen filmler de dahil olmak üzere en yeni Fransız yapımlarını sinemaseverlerle birleştireceğiz. Cannes, Toronto, Locarno gibi prestijli festivallerde yer almış geniş bir ürün yelpazesi sunuyoruz."

 

https://www.egedesonsoz.com/frankofon-film-festivali-izmirde-sinemaseverlerle-bulusacak
 

b4482c1c-97a1-428e-b23b-fe095baaddb2.jpg

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
13.03.2025

 

d0ae3396-ee1e-48fc-9078-428552b1d2c4.jpg

"Türkiye dünyada tekstil sanatının ilk evidir"
Türk dokumacılığı eski zamanlara dayanmaktadır. Daha sonra Osmanlı döneminde gelişti ve Cumhuriyetin kurulmasından sonra daha da gelişti.

Geçen yüzyılın altmışlı yıllarında bu alanda parlayan ve ünlenen isimlerden Belkıs Balpınar, Türkiye'de dokuma sanatının önde gelen isimlerinden biridir... . Profesyonel tasarımcı olarak çalışmanın yanı sıra müze bilimcisidir. Balpınar tekstil dünyasında erken başladı. Daha önce de söylediğimiz gibi, altmışlı yıllarda antika kilim alanında bir araştırmacının yolculuğuna başladı, yıllar içinde hobisi özel bir sanatsal pratiğe dönüştü ve 1986'da kendini halı ve kilim diliyle buldu.
Seray Şahinler - Yaklaşık 40 yıla yayılan sürecin verimi Anna Laudel’deki sergide bir araya geldi. 20 eserlik seçki, “Zamanla Dokunanlar” sergisinde izleyiciyle buluştu.
Tabii ki, resim, gravür veya diğerleri olsun, tüm sergiler. Tekstil sergisinde her sanatçı kendi dokuma deneyimini ve kendi dokunuşunu da ortaya koyuyor. Özellikle halılarla ilgili olarak her sanatçının renk seçiminde, sembolik motiflerde ve kendi dokuma tekniklerinde kendini gösteren kendi kimliği vardır. Ayrıca sanatçı, tekstil sanatının orijinal mirasını ve resmi yöntemlerini korumaya çalışır.
Türkiye'de dokuma sanatının çok eskilere dayandığından, Anadolu'nun kültürlerinden biri olduğundan bahsetmiştik. Sanatçı bu sanatta geleneksel biçimlerinden uzaklaşarak halının dokumasını zaman, mekan, boyut ve uzam açısından özgürleştirir.
Halı dünyasındaki yolculuğundan bahseden Belkıs balpınar, Sümerbank'ta tasarımcı olarak başladığını ve 1968 yılına kadar devam ettiğini söylüyor. Konuğumuz, aldığı burs nedeniyle Sümerbank'ta  çalışmak zorunda kaldığını da ekliyor. Ama kendini ifade etmesine yardımcı olan iplikler, renkler ve yünlerle çevrili olduğu için işinden zevk aldı. Sanatçı, kendini geliştirmek ve güncel kalmak için çalıştığını ve Sümerbank'ta  kendisini en çok memnun eden şeyin sanatçıların tüm olanaklarının mevcut olması olduğunu söylüyor. Sonunda artık tekstille sınırlı olduğunu ancak yine de çalışmaları ve çeşitli tasarımlarıyla kendini ifade etmeye çalıştığını söyledi.
Konuğumuz, Türkiye'nin bir dokuma ve halı ülkesi olmasına rağmen diğer ülkelere göre tekstil sanatının fazla olmadığını söyleyerek bitiriyor. Tekstilin izlerinin M.Ö. 10 bin yıl öncesine dayandığı bu topraklardan dünyada ilk tekstilin çıktığını unutamaz veya inkar edemeyiz. İzler karahantepe'nin üzerinde bir yerde üretildiğini gösteriyor. Bunca yıldan sonra 2025 yılında tekstil sanatının ilk evinin Türkiye olduğunu kanıtlamaya çalışarak yeniden buradayım.

https://www.milliyet.com.tr/
https://www.milliyet.com.tr/kultur-sanat/tekstil-sanati-dunyada-ilk-kez-turkiyede-ortaya-cikti-7327021

aa5515f9-9aa6-42eb-bccb-88ddb2fa1a5f.jpg

İspanya: Batı Avrupa'da bulunan en eski insan kalıntıları

 

 

 

Bilim adamları ve araştırmacılar, 1,1 ila 1,4 milyon yaşında olduğu söylenen batı Avrupa'daki en eski insan kalıntılarını bulabildiler. Bu kalıntılar, İspanya'nın kuzeyindeki Burgos'un Atapuerca bölgesinde bulundu.

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
13.03.2025

 

image.png

Atapuerca'da çalışan İspanyol bilim adamları Nature dergisinde yaptıkları kazılardan ve bulgularından bahseden bir makale yayınladılar. Bilim adamları, 1,1 ila 1,4 milyon yıl öncesine ait bir yüz kemiği fosilinin, şu anda Avrupa'da "Homo erectus" olarak sınıflandırılan yeni bir insan türüne karşılık geldiğini belirttiler.Bilim adamları, bu sonucun Batı Avrupa'da erken Pleistosen döneminde en az iki tür hominidin var olduğunun göstergesi olduğunu söylüyorlar.Bilim adamları ve araştırmacılar tarafından bulunan tüm kanıtlar, batı Avrupa'daki insan yerleşimlerinin en eski kanıtlarının Atapuerca bölgesinde bulunduğunu doğrulamaktadır.Atapuerca'nın La Gran Dolina bölgesinde yaklaşık 860 bin yıl öncesine dayanan en eski fosillerin keşfi 1994 yazına kadar uzanıyor. Homo antecessor adlı yeni bir türün altı bireyinin (iki çocuk, iki ergen ve iki yetişkin) kalıntılarının bulunduğu bu keşif, bilim adamları tarafından tarihi olarak tanımlandı.Arkeologlar, insanların ilk olarak en az 1,8 milyon yıl önce Avrasya'ya yerleştiğine inanıyor.

kaynak: gazete oksijen

https://gazeteoksijen.com/bilim-ve-teknoloji/ispanyada-bati-avrupadaki-en-eski-insan-kalintisi-bulundu-237164
 

Dünyaca Ünlü Piyanist Peter Bence İstanbul'da Sahne Alacak!

Dünyaca ünlü piyanist Peter Bence, İstanbul'da 
Dördüncü Aralık'ta İstanbul, dünya müzisyeni Peter Bence'in konseriyle buluşacak. Michael Jackson, Queen, John Williams ve diğerlerinin hayranları, ödüllü piyanist Bence'nin altından müziklerinin tadını çıkaracaklar. Konser, StagePass organizasyonu ile işbirliği içinde Zorlu performans Sanatları Merkezi'nde gerçekleştirilecek. Biletler yedinci Mart'ta satışa sunulacak.
Peter Bence hakkında
Pence, ilk eserini yedi yaşında bestelediği müzik dünyasına erken yaşta girdi. Eser Mozart ve Chopin'in müziğinden esinlenmiştir. İlk solo piyano albümü 11 yaşında piyasaya sürüldü. Bu başarılar, Macaristan'ın Debrecen kentindeki Franz Liszt Müzik Üniversitesi'ne kabul edilmesini kolaylaştırdı. Sonra yeteneklerini geliştirmek için Amerika'ya gitti. Pence, 2012 yılında Guinness Rekorlar Kitabı'na dünyanın en hızlı piyanisti olarak girdi. Bir dakika içinde 765 tuş vurmuştu. Bence'in müziği klasik, pop ve film müziğinin bir karışımıdır.

Kaynak: Muhalif
https://www.muhalif.com.tr/kultur-sanat/dunyaca-unlu-piyanist-peter-bence-istanbulda-konser-verme-hazirliginda/702390

7e30cc93-b063-4654-bdd1-c930952e1546.jpg
Ekran görüntüsü 2025-03-10 212640.png

Kurtuluş Savaşı Müzesi: Tarihten Günümüze Eğitim ve Kültürün Merkezi

Kurtuluş Savaşı Müzesi; önemi, faaliyetleri ve tarihi
TBMM'nin uhdesinde Kurtuluş Savaşı Müzesi olarak hizmet veren Birinci TBMM Binası, geçen yıl 590 bin 932 kişi tarafından ziyaret edildi.
Kullanılmış bina 1915 yılında inşa edilmiştir. Bina 1961 yılında parlamento Müzesi adı altında halka açılmıştır; Cumhuriyetin kurucusu Atatürk'ün doğumunun yüzüncü yılı anısına. Daha sonra 1981 yılına kadar kültür ve turizm Bakanlığı tarafından devralınan tadilat ve onarımlar için bina kapatıldı. Bina 23 Nisan 1981 kutlamalarında "Kurtuluş Savaşı Müzesi" adı altında açılmıştır.
Bina birçok odadan oluşmaktadır, örneğin: başkan odası, Kabine Odası, dinlenme odası ve cami bölümleri vb. Ayrıca Atatürk'ün dürbün ve telefon olarak kullandığı da dahil olmak üzere kurtuluş savaşı ile ilgili birçok koleksiyon bulunmaktadır. Çeşitli resimler, üniforma örnekleri, madalyalar ve diğer değerli kalıntılar var.
2024 yılında müze, iki bin yabancı ziyaretçi de dahil olmak üzere yaklaşık 600 bin ziyaretçi tarafından ziyaret edildi. Müzeyi ziyaret etmek sadece öğrenci ve öğretmenlerle sınırlı değil, yabancı protokollere organize bir ziyaret var.
Bir yandan, bina her yıl çeşitli ulusal bayramlar için kutlamalara ev sahipliği yapmaktadır. Eğitim, kültür ve turizm gibi birçok bakanlık tarafından organize edilmiştir. Bina ise çeşitli sergilere ev sahipliği yapıyor, örneğin: Muhammed Akif Ersoy'un doğumunun 151. yıldönümünde düzenlenen "Vatan ve İstiklal Aşığı bir şair" sergisi. Son olarak binanın belgesel gibi birçok sanat eserine katkısını da unutmamalıyız.

Kaynak: TRT Haber
https://www.trthaber.com/haber/kultur-sanat/kurtulus-savasi-muzesini-gecen-yil-600-bine-yakin-kisi-gezdi-900196.html

Ekran görüntüsü 2025-03-10 214243.png
Ekran görüntüsü 2025-03-10 214341.png

Amina Işınsu Roman Ödülü'ne 269 Başvuru, Sonuçlar 17 Mayıs'ta Açıklanacak

Emine Işınsu Roman Ödülü
Bu yıl Amina ıshısu Roman Ödülü'ne başvuran kişi sayısı 269 kişiye ulaştı. Başvuru süresi Mart ayının ilk günü kapandı ve sonuçlar 17 Mayıs'ta açıklanacak.
Katılımcıların romanlarını değerlendirmek için aralarında Prof. Dr. Belge Ercilasun'un da bulunduğu en iyi yazarlardan oluşan bir komite oluşturuldu. Bir kazanan olacak ve kazanan romanını yayınlamanın yanı sıra 2 Cumhuriyet altınıyla ödüllendirilecek.

Işınsu genç yetenekleri destekledi, Yazarın eşi ve ödülün kurucusu Prof. Dr. İskender Öksüz, bu ödülün bir yandan gelişmekte olan yazarları desteklemedeki öneminden bahsederken, diğer yandan ödül Amina Işınsu adının yayılmasına katkıda. Ayrıca Profesör karısının her zaman genç yetenekleri desteklediğini söyledi. Birincilik ödülü 2023 yılında Ülkü demiray'nin 'Cümbezin kızı' romanıyla verildi.

Kaynak: Cumhuriyet
https://www.cumhuriyet.com.tr/kultur-sanat/emine-isinsu-roman-odulune-269-basvuru-yapildi-2305976

download.jpg
Ekran görüntüsü 2025-03-10 213525.png

Siyad Ödüllerini kazananlar kimler

Başlangıç olarak, "Hemme'nin Öldüğü Günlerden Biri" filmi, "En iyi film", "En iyi Yönetmen" ve "En iyi Senaryo" ödülü olmak üzere üç önemli ödül kazandı.

4c35c1f9-062a-436d-a511-db86e9a33c57.jpg

"Türkiye sinema ödülleri'nin elli yedincisi"nin kazananları, dün akşam İstanbul Modern'de düzenlenen ve sinema Yazarları Derneği (Sıad) tarafından törenin düzenlendiği törenle açıklandı.Ödüller aşağıdaki gibi kategorilere ayrıldı: Ödüller Uzun Metraj, Belgesel, Kısa Belgesel, Kısa Film, "Üstün filmler Giovanni scognamello ödülü" ve " Ahmet Ulu Ermai Omot ödülü" kategorilerinde verildi.Komite, yönetmen ve senarist Şerif Gören'i onurlandırmanın yanı sıra, iki karakter "onur ödülünü" paylaştığı için geçen Aralık ayında ölen oyuncu Hale Soygazi'yi onurlandırmayı da unutmadı. Bu yıl "emek ödülü" yönetmen Muzaffer Hiçdurmaz ve yapımcı Nida Karabol'a Nida karabul'a gitti.Yarışmaya katılan çeşitli eserler arasındaki yoğun rekabetin ortasında "hemme'nin öldüğü günlerden biri" filmi sırasıyla en iyi film, En iyi Senaryo ve en iyi yönetmen ödülü olmak üzere üç önemli ödül aldı. Filmin geçen yıl Venedik Festivali'nde gösterilmiş olması, Altın koza ve Ankara film festivallerinde de ödül almış olması dikkat çekicidir.Diğer ödüller: Ödüllerin geri kalanı kazananlara şu şekilde sunuldu:"Cahide Sonku En İyi Kadın Oyuncu Performansı" ödülüne "Mukadderat" filmindeki rolüyle Nur Sürer, "En İyi Erkek Oyuncu Performansı" ödülüne "Büyük Kuşatma" filmiyle Alp Öyken, "En İyi Görüntü Yönetmeni" ödülüne "Yurt" filmiyle Florent Herry, "En İyi Müzik" ödülüne "On Saniye" filmiyle Ekin Fil, "En İyi Kurgu" ödülüne "Yurt" filmiyle Ayris Alptekin, "En İyi Sanat Yönetimi" ödülüne de yine "Büyük Kuşatma" filmiyle Natali Yeres değer görüldü.57. Türkiye Sineması Ödülleri'nde bu sene dijital platformlarda gösterime giren "En İyi Yerli Film" Aslı Özge'nin yönetmenliğini üstlendiği "Faruk", "En İyi Uluslararası Film" ise "Sararmış Yapraklar", "En İyi Belgesel" Berke Baş'ın "Dargeçit", "En İyi Kısa Belgesel" Şirin Bahar Demirel'in "Zarafet ve Şiddet Arasında", "En İyi Kısa Film" Cansu Baydar'ın "Neredeyse Kesinlikle Yanlış" filmi seçildi."Giovanni Scognamillo Fantastik Film Ödülü", bu sene "Cenaze" filmine, "Ahmet Uluçay Umut Ödülü" ise "Dilan Hakkında Konuşmalıyız" filmiyle Umut Şilan Oğurlu'ya gitti.Törene her zamandaki gibi sanat ve kültür dünyasının tanınmış isimlerinden çeşitli şahsiyetler katıldı; Ayrıca bu yıl törene Siyad onursal başkanı Attila Dorsay'ın da katılması damgasını vurdu.

Kaynak:bianet

https://bianet.org/kategori/kultur-sanat-17
https://bianet.org/haber/siyad-odullerinin-kazananlari-belli-oldu-305323

 

d39c611a-bf06-41c7-8eae-b7c0de984407.jpg

Doğudan Batıya ve Kuzeyden Güneye, büyük İstanbul şehrinin tiyatroları Türkiye'de dolaşır

Doğudan Batıya ve Kuzeyden Güneye, büyük İstanbul şehrinin tiyatroları Türkiye'de dolaşır

İstanbul'daki tiyatrolar da Ramazan ayına denk gelen çoklu turnelerine geri döndü. Olayların 110. yıldönümünü anmanın yanı sıra. İstanbul tiyatroları, Doğudan Batıya, Kuzeyden Güneye birçok şehrin yer alacağı Türkiye'de büyük bir tur gerçekleştirecek olan tur, bu ay 19 Mart'ta başlıyor. Tur Eskişehir şehrinden başlar, başkent Ankara'ya gider, ardından Antalya, Gaziantep, Diyarbakır ve Van'dan geçer.
İlk performans "Köpeğin Kalbi" başlıklı bir opera olacak. Gösteri 19 Mart 2025'te saat 20.30'da olacak. Eskişehir şehrinin sakinlerinin bu özgün opera ile buluşacakları yer. Opera, Mikhail Bulgakov tarafından yazıldı, Mustafa Kemal Yılmaz tarafından çevrildi ve son olarak Onur Demirkan tarafından uyarlanıp yönetildi.
İkinci tiyatro gösterisi ise 23 Mart 2025 Pazar günü saat 20.30'da başkent Ankara'da olacak. Oyunun adı "Savaş ve barış". Lev Tolstoy tarafından yazılan, Eva mahkovich tarafından uyarlanan,  Aslı Önal tarafından çevrilen ve Alexander Popovsky tarafından yönetilen bir oyundur. Ankara Etimesgut belediyesi 100. Cumhuriyet Kültür Merkezi'nde halkın karşısına çıkacak.
Genel sanat yönetmeni Ayşegül İşsever, bu ayın 19'unda başlayacak olan gösteriye ilişkin ilk yorumunda tur hakkında şunları söyledi: "Türkiye'nin yedi bölgesini kapsayacak olan bu gösteri için ayaklar ve bacaklarla  planlıyoruz."Gösterinin Eskişehir kentinden başlayacağını, izleyicilerin ilk" köpeğin kalbi "oyunuyla buluşacakları ve ardından başkent Ankara'ya gideceklerini, böylece izleyicilerin Tolstoy'un unutulmaz eserlerinden biriyle buluşacaklarını sözlerine ekledi." dünya edebiyatının en büyük isimlerinden biri olan Alexander Popovsky'nin " savaş ve barış oyunu". Bu tur için çok heyecanlı olduğunu söyleyerek bitirdi.
Ayşe hanım sohbetine devam etti ve bize Tur aşamalarının geri kalanı hakkında bir açıklama yaptı. 24 Mart’ta da Ulu Önderimiz Atatürk’ü edebi istirahatgahında resmi bir törenle, tüm Şehir Tiyatrosu ailesi olarak ziyaret edeceğiz.  Sözcümüz, bu ziyaretin tiyatro ailesi için önemli olduğunu ve bunu yapmaktan gurur ve heyecan duyduklarını söyler. Bir sonraki durak Antalya olacak ve Yaşar Kemal'in “Ağrı Dağı Efsanesi” adlı oyunu iki gün üst üste gösterilecek. Ardından tur Gaziantep, Diyarbakır ve son olarak van ile devam edecek. Son olarak konuşmacımız bu tura duyduğu sevinci ve coşkuyu dile getirdi ve heyecanla bekler.

Kaynak: Habertürk
https://m.haberturk.com/
https://m.haberturk.com/ibb-sehir-tiyatrolari-turkiye-turnesine-cikiyor-3772523

e2b27ae5-90b6-4784-8d6b-161842f41f13.jpg
90e4193e-2046-4514-87c0-90a87e0c7b0b.jpg
4460019f-5120-41c2-b352-aa7ee5d34954.jpg

Yıldız holding ramazanı geleneksel sergileriyle karşıladı

WhatsApp Görsel 2025-03-16 saat 09.35.22_41c0e9b1.jpg

Mübarek Ramazan ayını kutlama geleneği olan birçok Türk kurumu gibi Yıldız Holding de Türk islam sanatının en güzel örnekleriyle ayı farklı bir şekilde kutlayan şirketler arasında ön sıralarda yer alır.
Bu yılki kutlamalar, altıncı Nisan'a kadar sürecek çeşitli sergilerin düzenlenmesiyle kutlanır. Bu sergilerden biri de gelenekten geleceğe kadın sanatçıların sergisidir.
Bu sergide 40'tan fazla resim sergilenecek. Sanatçılar Israa Günücü, gülmisal gülbatmaz, Tuba Asiltürk ilhan'dır. Gelenekten geleceğe kadın sanatçıların sergisine ek olarak, olmayan başka sergiler de var. Eski köklerin izinde bir sergi olarak. Sanatçı Emre toğlukdemir'in el yapımı eserlerinin sergileneceği yer.

KAYNAK:KARAR

https://www.karar.com/kultur-sanat-haberleri/yildiz-holding-ramazani-geleneksel-sergileriyle-karsiladi-1940003 

MUHAMMED ALİ CEBBULİ
BİLİM VE KÜLTÜR EDİTÖRÜ
09.03.2025

 

Slide Title

This is a Paragraph. Click on "Edit Text" or double click on the text box to start editing the content.

bottom of page